26 Aralık 2015 Cumartesi

HAYATA UYANIŞ



Yaşamak neydi ?Hayatı yaşamak peki ?

Şuan hepimiz için bir sınav gibi hayat.Birde bunun yanı sıra başka olduğumuz küçük sınavlarda var. Kimimiz okullarda,kimimiz iş yerinde bu küçük sınavlardan geçiyor.Ve bunu birçoğu sonradan da olsa ciddi bir şekilde bu sınavlar için çabalıyor.Bazılarımız sabahtan akşama kadar bu küçük sınavlar için çalışırken bazılarımız ise kendiliğine bırakıyor.Doğal olarak çabalayan kişiler hayatlarında daha iyi yerlerde oluyorken kendiliğine bırakanlar ise bu iyi yerlerde olan insanlara keşkelerle bakıyorlar.Peki böyle küçük bir sınavlar için keşkelerle doluysak hayat gibi büyük sınavda keşke dememek için ne kadar çabalamamız gerekir?Bu durumda hayat için daha çok çabalamamız gerekmez mi ?.
Bu küçük sınavlardan bahsetmemin  ve bu soruları sormamın nedeni bu sınavlar hayatı yaşamanın önüne geçiyor olması.Oysa ki okulda veya iş yerinde olduğumuz sınavlar belirli ve sınırlı konulardan sorumlu tutarken hayatın kendisi bilinmeyen olması yanı sıra sınırsız konusu olan güzellik içeren bir sınavdır. Her şeyden önce yaşamak her şey iken bu küçük sınavlar sadece bir parça.Bizim bu küçük sınavları hayattan daha çok önemsememiz tıpkı okyanusları aşmak yerine bir göleti aşmaya çalışmamız gibi.Peki sana soruyorum göl artık yetersiz gelmeye başlamadımı artık ?Küçük bir bölümle yetinmek artık sıktı değil mi ? Peki göl ile yetinmemek için okyanusu keşfetmek için ne yapıyorsuz?Cevabını ben vereyim mi ?Hiçbir şey.Yapılan tek şey bir yerlere gidip gelmek,yemek yemek,küçük sınavlara çalışmak ve teknolojik aletlerle uğraşmak. Kısaca yaptığımız tek şey sürekli aynı rutinleri tekrarlayan bir robot gibi sadece bunları yapmak .Sonra ''Ben artık sıkıldım!'',''Hayattaki anlamı mı yitirdim!'' diyoruz. Sence de mantıksız değil mi bir şeyler yapmadan hayattan güzel şeyler beklemek ?Eğer saçma diyorsan;Sana soruyorum bugünün ile dünün  arasında bir fark bulabilir misin ?Bu farklar içinde kitap okumak,başka yerlere mutlu olmak için gitmek,öğrenmek için çabalamak veya kendini keşfetmek var mı ?Yoksa sende herkes gibi yarınlara mı sığdırdın her şeyi? Mutluluğu,yaşamayı ve sevmeyi.Peki sana soruyorum hiçbir şey yapmadığını anladın peki neden böylesin ? Neden hayatı doruklarda yaşamak varken dipleri seçiyorsun !Yoksa sende Franz Kafka'nın  sözünde ki hayret eden kişi misin ?
''Sonsuzluk yolunda nasıl böylesine kolayca ilerlediğine hayret eden birisi vardı ;gerçekte hızla bayır aşağı yuvarlanıyordu.''
Herkes gibi sende hiçbir şey yapmadığın halde hayattan birçok şey bekliyorsun.Kolaya kaçıyorsun.Fakat hayat asla kolaya kaçanları atfetmez gerçekten yaşamak istiyorsan sürekli ilerlemen gerekiyor.Unutma ki yaşamak mühim bir şeydir ve ilerliyorsan gerçekten yaşıyorsan bu asla kolay olmayacaktır.Kolayca elde ettiğimiz şeyler zaten bizim için hep önemsiz olmadı mı ? O zaman yaşamın ne kadar kolaysa o kadar herkessin.Herkes olman demek yaşamının da değersiz olması demek.Hayatını değerli kılmak istiyorsan artık uyan!Herkes olma!Yaşamanın ne kadar zorsa o kadar güzel olduğunu anla.Unutma ki sen sadece günlük işleri yapabilen bir robot değilsin sen bir insansın bunu anla.Daha sonra hayatın stresinden çok güzelliklerini gör.Ufak şeylerden mutluluk çıkarma sanatında ne kadar ilerleyebiliyorsan ilerle.Oku! Yaz! Çiz! Hakkı Bağır! Fakat alsa durma.Her zaman farkını ortaya koy.Farkını ortaya koy ki yaşam anlamını yitirmesin.Farkını ortaya koy ki özel olduğunu bilesin.Zaten özel olduğunu bilirsen yaşamanın güzel ve keşfedilmeyi bekleyen bir okyanus olduğunu görürsün.
 Okyanusu keşfetmeye başlayınca bazen durmak isteyebilirsin fırtınalar seni yorması yüzünden.Hatta harapta edebilir o kadar harap edebilir ki seni fırtınalar bittiğini düşünürsün.Fakat ilerlediğin bu zor yollarda eğer güzelliklerini görmeyi bilirsen fırtınalara karşı temkinli ve güçlü olursan keşfettiklerinin karşında yorgunluklarının bile güzel ve anlamlı geldiğini göreceksin.Bir söz vardır; ''Mutluluğun gelip geçici olması gibi,hüzünde gelip geçicidir.''Sözde de olduğu gibi her zaman zor zamanların olacaktır fakat bu güzel zamanlarının olmayacağı anlamına gelmez.Biliyorsun ki hayatın kendisi de bir sınavdı bazen doruklardayken dipleride tadacağın anların olması normal,önemli olan her şeye rağmen çabalaman,çalışman ve asla durmaman.Önemli olan fırtınalara karşı dik durman. Veya istersen çabalamamak olduğun yerde sayıklamak gibi bir seçeneğinde var tabii.Fakat olurda ileride keşke demek istemez isen zorda olsa çabala,zorda olsa sonsuzluğa doğru koş.Unutma sen düşünebilen ve farkını ortaya koyabilen bir varlıksın.Ve ne kadar farklıysan o kadar özelsin.Ayrıca sana özellikle söylemek istediğim bir şey var.Hayatta bir zorlukla karşılaştığın zaman kendini siyaha boyama.Daha siyah olmaya çok var.Her rengi tadacaksın ki siyah olasın.Biliyorsun ki siyah tüm renklerin karışımıdır.Hayata ki her rengi tadmadan siyah olmaya çalışmak sadece siyahı taklit etmektektir.Bu yüzden yaşamının sonuna kadar hayatını renkli olabileceğine inanıyorum nedeni ise dünyada 16 milyon rengin var olması diyebilirim sana.Ve son olarak yaşamanın ciddi,güzel ve mühim birşey olduğunu birde Nâzım Hikmet Ran'nın ''Yaşamaya Dair'' şiirinden oku istiyorum;

YAŞAMAYA DAİR 
  
Yaşamak şakaya gelmez, 
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın 
                       bir sincap gibi mesela, 
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, 
                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak. 
Yaşamayı ciddiye alacaksın, 
yani o derecede, öylesine ki, 
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, 
yahut kocaman gözlüklerin, 
                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 
                                    insanlar için ölebileceksin, 
                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, 
                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, 
                        hem de en güzel en gerçek şeyin 
                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde. 
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
                                      yaşamak yanı ağır bastığından. 
                                                                              
2 
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, 
yani, beyaz masadan, 
              bir daha kalkmamak ihtimali de var. 
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini 
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, 
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, 
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz 
                                en son ajans haberlerini. 
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için, 
                               diyelim ki, cephedeyiz. 
Daha orda ilk hücumda, daha o gün 
                           yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. 
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, 
                        fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz 
                        belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. 
Diyelim ki hapisteyiz, 
yaşımız da elliye yakın, 
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. 
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, 
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla 
                                    yani, duvarın ardındaki dışarıyla. 
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım 
          hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 

Büşra SUBAŞI
                                                                      

18 Aralık 2015 Cuma

Canlı Renkler


    
Merhaba!
Bugün çizim yapanlar için güzel bir önerim var.Ayrıca resim çizmeyi seven ama boyanın kötü durması yüzünden boyamaktan nefret edenlerde içinde güzel bir öneri.Renkli çizimlerde resmin gerçekçiliği için kalem olarak biliyorsunuz ki yağlı kalemler yada diğer bir adıyla maker kalemler bulunmakta.Bilmiyorsanız da bu kalemler sıradan kalemler değil resmin daha canlı durması için özel tasarlanmış kalemlerdir ve bu kalemlerin yetmiş ikili setleri altın fiyatına.Gerçekten de böyle.Ve araştırdığınızda göreceksiniz ki pahalı olması yanı sıra ülkemizde çok az yerde bulunmakta bende bundan şikayetçi bir çizer olarak yeni bir yöntem geliştirdim tesadüf-ende olsa.Bu yöntemde kuru kalemlerle keçeli kalemleri bir arada kullanmaya başladım.Nasıl buldun der iseniz,renkli çizimlere ilk başladığım zaman keçeli kalem kullanıyordum.Ve çizimlerimi boyarken keçeli kalemlerin kağıtta bıraktığı izler gerçekten rahatsız ediciydi. Bir gün şans eseri poster yaparken kuru kalemin sade kaldığını görünce keçeli kalem ile üzerinden geçmek istedim.Ve böylece bu yöntemi bulmuş oldum.Bu kadar açıklamadan sonra yöntemi anlatmadan olmaz.Nasıl bulduğumu anlatırken yöntemi anlatmış oldum zaten  fakat düzgün bir şekilde açıklamak gerekir ise:
İlk olarak kuru kalemle tüm resmi boyayın ve ardından keçeli kalemle üstünü boyayın,kağıdı boyarken keçeli kalem kuru boyayla karışıp kaygan bir şekilde kağıdın boyandığını göreceksiniz.Ben bu yöntemi uygularken en çok keçeli kalemle boyamasını seviyorum çünkü çok eğlenceli ve tamamlandığında mükemmel bir görüntü ortaya çıkıyor.Sonuç olarak ise en sevdiğim yanı resim kuruduktan sonra çizimdeki renklerin canlı ve pürüzsüz olması.Kısaca hem güzel hemde karlı bir boyama tekniği.Sonucu ise daha güzel.
Gerisi artık sizde..
İYİ BOYAMALAR!

                                                                     Büşra SUBAŞI