28 Şubat 2016 Pazar

Hayattan Bir Sayfa

Bugün okuduğum kitaplardan en etkilendiğim bölümleri, yok artık dediğim bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum.Ve şunu söylemeliyim ki klasik kitaplar birçok polisiye kitabından daha büyük bir etki bırakıyor. Nedeni ise  okuduğum polisiye romanın ardından 1 hafta ortalıkta takıntılı bir manyak gibi gezdim. daha sonra bir gün klasik bir kitap okudum şunu söylemeliyim ki; klasik kitaplar 1 hafta değil bir ömür kurtulamayacağınız bir şekilde sizi etkisi altına alıyor.


                                                             John Steinbeck
                                                           Fareler ve insanlar

"Hadi devam et George.Ne zaman yapacağız bunu ?"
"Çok yakında yapacağız"
"Sen ve ben"
"Evet,sen....ve ben.Herkes sana iyi davranacak.Başın hiç belaya girmeyecek.Kimse kimsenin canını yakmayacak,kimse kimseden bir şey çalmayacak."
"Bana kızdığını sanmıştım George,"
"Hayır," dedi George."Hayır Lennie.Kızmadım sana.Ben sana aslında hiç kızmadım ki,şimdide kızgın değilim.Bunu bilmeni istiyorum."
.....
George tabancayı kaldırdı silkindi.Tetiği sıktı.Çıkan gürültü,dağlara yükseldi..Lennie titredi,sonra yavaşta kumun üzerine düştü,orada öylece hareketsiz kaldı.

 Kitap okursanız neden bu bölümde yok artık dediğimi anlarsınız. Bana hak vereceğinizden yüzde hudutsuz kere eminim diyebilirim.
 Ağlamak isteyipte ağlayamacağınız, George' ye içten içe bir kin besleyeceğiniz bir son. Dostluk ve insanlıkla alakalı mükemmel bir kitap.

        

             Bir İdam Mahkûmunun Son Günü/ Vıctor Hugo

   Pekala hadi bakalım,ölüm karşısında cesaretli olalım! Bu korkunç fikri ellerimizin arasına alarak ona daha yakından bir göz atalım.Ondan kendisine ait bir açıklama isteyelim.Bizden ne istediğini öğrenelim.Onu tüm ayrıntılarıyla inceleyerek sırlarını çözelim ve mezarımıza öylece bakalım.
Öyle hissediyorum ki gözlerim kapandığında,ruhumun büyük bir aydınlık içinde sonsuza kadar yuvarlanacağı ışıklı uçurumları göreceğim.Gökyüzü kendi varlığıyla aydınlanmış gibi olacak.Oradaki yıldızlar adeta karanlık lekeler gibi duracaklar ve yaşayan canlıların gözlerinde kül rengi kadife üstünde altın pullara değil,bir çarşaf üstündeki siyah noktalara benzeyecekler. 

         Bir adam düşünün insanların onun canını almasının onlara düşmeyeceğini bunun sadece Tanrı'ya
ait olduğunu düşünüyor fakat kendisi birşeyi unutuyor kendisinin idam mahkumu olma sebebi cinayet. Fakat cinayet zanlısından çok bir mağdur olarakta hayal edeceksiniz onu. Hatta bu zanlıya içten içe acıyacaksınız. Sizi içten içe etkileyecek mükemmel bir kitap.




Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ/ Beyaz Geceler

"Sahipsin belki ama yaşamıyorsun savına yanıtı sadece titremek ve kalp çarpıntısı oldu."
Franz KAFKA
Arada bir kendime "Hayallerin nerede ? Diye soruyorum. Ama başımı sallayıp, "Yıllar ne çabuk geçiyor?" Demekten başka çarem kalmıyor.Bu kez başka sorular geliyor aklıma: "Peki, gençlik yıllarını ne yaptın ? Hayatının en iyi yıllarını nereye gömdün ? Yaşadın mı,yoksa yaşadığını mı sanıyorsun? " İçimden bir ses yükseliyor: "Bak çevrende her şey gittikçe nasıl soğuyor? Birkaç yıl daha geçsin, koyu bir yalnızlıkla birlikte bastonuna dayanmış, titreyen bir yaşlılıkla karşı karşıya kalacaksın. Ondan sonra da umutsuzluk, keder, bezginlik... Bir gün gelip hayal dünyam yerle bir olacak, hayallerim sarı yapraklar gibi bir bir dökülecek..." Ah, Nastenka! O zaman hem yalnız, yapayalnız kaldığım, hem de acınacak bir şeyim olmadığı için dövüneceğim. Çünkü yitirdiklerimin hepsi kocaman bir sıfır değerindeki hayallerden

 Bu kitap Dostoyevski'nin tek solukta okuduğum bir kitabıdır. Dört gün bir geceden oluşan bu kitap bayansanız genç aşığın kensine şık olmasını isteyebilir, bir beyseniz genç kızdan nefret edebilirsiniz. Bu kitap saf aşkın ve şımarık bir kızın hikayesi.En başta dediğim gibi tek solukta okuyacağınız mükemmel bir roman.


Umarım beğenmişsinizdir. Önümüzdeki hafta bunun ikincisini yapacağım farklı ve etkileyici romanlarla görüşmek üzere sağlıcakla kalın !

                                                        Büşra Subaşı












20 Şubat 2016 Cumartesi

İnsanlığa Hasret


Korkuyorum...
Güvenmekten korkuyorum üstadım.
Hayat beni öyle bir noktaya getirdi ki;
İnsanlar suya ne kadar muhtaç ise,
bende sevmeye o kadar aç kaldım.

Güvenemeyen insan sevebilir mi üstadım ?
İnsanları bilmem ama,
ben sevemiyorum üstadım.
İnsanlar suya ne kadar muhtaç ise,
bende sevmeye o kadar aç kaldım.

Korkum; olur da kalbim kırılır diye değil üstadım.
Benim korkum insanlardan henüz nefret etmiyorken,
kalbimde ki insan sevgisinin son zerre miskalini kaybetmek.
İnsanlar suya ne kadar muhtaç ise,
bende sevmeye o kadar aç kaldım.

Üstadım !
Ben açım ! Hemde nasıl...
Şairlerin şiirlerine olan hasreti misali,
ressamların çizmeye olan hasreti misali;
sevmeye ve sevilmeye,
ilgiye ve güvenmeye açım.

Üstadım !
Sen beni bilirsin benim açlığım,
insanlığa hasretimden..
Üstadım !
Sen beni bilirsin benim açlığım,
diri diri atan kalplere özlemimden.



                                         

14 Şubat 2016 Pazar

ÇİZİMLERİM


   Merhaba!
Bugün sizlerle çizimlerimi paylaşmak istiyorum.Umarım hoşunuza gider.                                             


Bu çizimimi bir duvar kağıdından esinlenerek yaptım.Hatırladığım kadarıyla çizimi 1 saate yakın sürmüştü.Fakat boyamak en zahmetli olanıydı 3-4 saate yakın boyamasıyla uğraştığım bir çizim oldu.

Bu çizim tamamen bana ait olan bir zentagle. Zentagle yaparken taslak yapmadan kendi şekillerimi yapmak bana çok büyük zevk verdiği için yaz ayında 1 günde daha doğrusu 12 saate sabahlayarak 4 çizimi tamamlamıştım.Bu çizimde 3 saate yakındı.

.

Bu çizimim 6 saat sürmüştü.En zahmetli çizimim diyebilirim.Nedeni ilk hafif bir kalemle çizdikten sonra kalın kalemle belirgin hale getirmem gerekiyordu.Fakat 6 saat sürse de her dakikasına değdi diyebilirim.Bu çizimim ise bir çizimi ise bakarak çizdiğim çizimler arasında.


Bu çizimim ise 1-2 saat arası sürdü.Tamamen bana ait olmasından dolayı çok sevdiğim bir çizimdir.

Buda erkek kardeşimin en sevdiği anime karakterlerden biri.Bu biraz oynanmış hali.Bu çizimde 1 saat bir sürmüştü.


Bu çizimim ise bir arkadaşımın fotoğrafından esinlenerek yapmıştım.Açıkçası en beğendim çizimlerden biridir.Papatyalar baya uğraştırmasına rağmen severek yaptım diyebilirim.2 saate yakın ayrıntılardan dolayı çizimi sürmüştü.Boyaması ise aynı şekilde 2 saate yakın sürmüştü.



Buda eski çizimlerimden biri. Buda sevdiğim bir portredir.3 saate yakın çizimi sürmüştü sanırım.



Buda ilk düzgün sayılabilecek karakalemlerimden. 2-3 saat arası sürmüştü bir yerden esinlenerek çizmiştim.
Buda sevdiğim tamamen bana ait olmasından dolayı ayrı sevdiğim bir çizim.2 gün ara vererek çizdiğim bir çizim. Çizmeside boyaması kadar zahmetliydi.Fakat böyle güzel bir sonuca fazlasıyla değdi.

 Umarım hoşunuza gitmiştir.
Diğer bir paylaşımda görüşmek üzere sağlıcakla kalın !

                                                                                                                   Büşra Subaşı

7 Şubat 2016 Pazar

ÜLKE GELİŞİMİNDE SANAT


   Sanat günlük yaşayışa bir anlam ve biçim kazandırma çabasıdır.Sanat yalnızca resim,heykel,müzik demek değildir.Sanat hayatı anlayan zekanın onun için en ilgili en güzel biçime sokmasıdır. Aristo'ya göre yaşantının bütünüdür.Ve bunların yanı sıra insanoğlu uygarlığının her evresinde sanatla iç içe olmuştur.Örneğin eski uygarlıklara ait duvarlara yapılan çizimler,yazıtlar,topraktan yapılan testiler ve diğer sanat ürünleri bunlara en büyük örneklerdir.Bunlar sayesinde ülkeler geçmişini öğrenmiş ve bundan ders çıkarmışlardır.

   Sadece bilime önem veren geri kalmış ülkeler sanatı ihmal edip bu açığı teknolojiyle kapatmaya çalışmıştır.Fakat yinede yetişememişlerdir çünkü gelişmiş ülkelerde bilim kadar sanatada önem verilmektedir.Hatta bilimsel açıklamalara göre sanatın bilimden daha üstün tutulduğu görülmüştür.Neden diye soracak olursanız. Albert Einstein atomu parçaladığı zaman insanların yararına olsun diye parçalamıştı fakat kötü zihniyetler onu insanlığı yok etmek için kullanmıştı.O zaman durum şu ki bir ülke için bilim ne kadar önemliyse sanatda o kadar önemli olmalıdır.

   Bilindiği üzere 15. yüzyılın başlarında Avrupa karanlık çağını yaşıyordu.Peki Avrupa bu durumdan nasıl kurtulmuştu ? veya nasıl başa çıkmıştı ? Bilindiği üzere 15.yüzyılın sonu 16.yüzyılın başında Rönesans akımı başladı.Rönesans;İtalya'da başlayıp daha sonrada Avrupa ülkelerine yayılan  edebiyat,resim,müzik ve bilim alanında ki gelişmelere denir.Kelime anlamı ise "Yeniden Doğuş" tur.Avrupa bu akım sayesinde karanlık çağdan kurtulmuş,aydınlık çağa geçiş yapmıştır.
   
    Rönesans ile hümanizm edebiyatı yayıldı. Hümanizm insanları sevme ülküsü,insancılık anlamına gelmektedir.Bu sayede insanlar düşünce özgürlüğünü kazanmış kilise baskısından kurtulmuştu.

    Rönesans zamanında ülkelerin genelinde sanat akımı daha çok olmuştur.Şimdide onlara örnek verelim;

1.İTALYA;

   Hümanizm (insanları sevme ülküsü,insancılık) ile önce edebiyat alanında kendini gösterdi.
İlk hümanistler;
Dante,Petraa ve Boccaccio gibi yazarlardır.

   Resimde Leanardo Da Vinci,Cioto,Rafeelo ve Centile Bellini ün kazandılar.

   Mimaride Mikelanj ve Bramente bu dönemin önemli mimarlarıdır.

   Donetello,Ghiberti ve Michelangelo heykeltıraş olarak ünlendiler.



2.ALMANYA;

 Dinsel tablolarıyla Albrecht Durer ün kazandı.
Luther incili almancaya çevirdi.

16.yüzyılda Re-formun başladığı yer Almanya'dır.

18.yüzyılda "Romantizim Akımı" nın başladığı yer Almanya'dır.

3.İNGİLTERE;

Daha çok edebiyata önem verildi.İngiliz hümanistlerinden en büyüğü Shakespeare;
Hamlet,Romeo ve Juilet,Otello ve Venedik Taciri gibi ölümsüz eserlerle ün kazandı.


Görüldüğü üzere eski yıllarda ülkeler sanatla birlikte güçlenmiş ve ayağa kalkmıştır.
Eski yıllardan o kadar bahsettik birde yakın zamandan dünyada en gelişmiş olan 2 ülkenin sanata verdiği öneme bakalım.


1.NORVEÇ;
 Dünyanın en gelişmiş 1. ülkesidir.2013 yılında dünyanın en mutlu ülkesi seçilmiştir.

Norveç'te bir yazar kittap çıkarttığında,Norveç hükümeti kitabın ilk 1.000 baskınsını (eğer çıkarttığınız çoçuk kitabıysa ilk 1.500 baskısını) ülke kütüphane adına satın almaktadır.Bu şekilde kütüphaneler güncel tutulurken yazarlara da destek verilmektedir.

Okur yazar oranı %100 dür.

Norveç'te nerdeyse tüm okularda birçok sanat dersi zorunludur.Amaç ise ülkede sanatçıları çoğaltmak.

Bunlar gibi birçok örnek daha var.Bunların haricinde ayrıca :
Mimaride,edebiyatta,resimde,müzikte başarılı bir ülkedir.

2.İSVİÇRE;


Dünyanın en gelişmiş 3. ülkesidir.
Norveç'te yazarlara çok önem veriliyordu.İsviçre'de ise ressamlara çok önem veriliyor.
İsviçre'de bir ressam vergisini yaptığı bir tabloyla ödeyebilir.

Orta Avrupa’nın küçük ancak büyüleyici ülkesi İsviçre, doğa ve sanat severler başta olmak üzere çok sayıda turistin gözde tatil ülkesidir. Almanya, Avusturya, Liechtenstein, İtalya ve Fransa ile sınır komşusu olan ülke 25 eyaletin meydana getirdiği bir konfederasyondur.

İsviçre içinde kısa örnekler verdim.

Umarım sanatın önemini anlatabilmişimdir.Sadece ülkeler için değil sanat insanlık içinde çok önemlidir diyerek Franz Kafka'nın bir sözüyle yazımı bitiriyorum.
Bir daha ki paylaşımda  görüşmek üzere sağlıcakla kalın,
 İyi günler !

                           





Büşra Subaşı