3 Nisan 2016 Pazar

Velhasıl evvelâ kısmet, evvelâ kader..



Bir cumartesi 14.15 civarları kalabalık bir metro.Bir adam ve bir kadın. Yada bir genç adam ve genç kadın mı demeli ? Metro gittikçe doluyordu. Kadın ve adam gözden kayboluyordu böylece. Metro ne kadar kalabalıksa adam ve kadın birbirine o kadar yabancıydı ve bir vagon diğer vagona nasıl 10 adım yakınsa birbirlerine o kadar yakındılar. Genç adam baya bir susukundu. Çok mütebessim ettiğide yoktu. En ufak bir mütebessimi çok görürdü yabancı insanlara. Genç kadın çoğu zaman genç adamında olduğu gibiydi. İkisinde yanında insanlar vardı. Birçok arkadaşlarıda vardı. Fakat onlar kalabalıklar arasında bile yalnızdı. Bu yüzdendir ki genç adamla genç kadın ne zaman karşılaşsa arlarına koca bir kalabalık yerleşimesine rağmen ikiside bu koca kalabalığın içinde birbirini hissederdi. Bunca kalabalığın içinde yalnız olmayı ikiside çok iyi bilirdi çünkü. Genç adam çokça gururluydu. Her gördüğünde genç kadının gözlerine gözlerini sabitleyip ilk adımı kendisinin atması gerektiğini söylercesine bakıyordu. Genç kadında görmezdi bu bakışları yada görmek istemezdi. Çünkü yaralıydı, herhangi bir yarada ölebilirdi acıdan. Ah genç adam bir adım atsa, genç kadın sıkıca sarılıp bırakmazdı. Bakmayın genç olduklarına bir insan en güzel gençken severmiş. Saf ve çıkarsız duygularla.

Genç kadın ve genç adam hiç konuşmamalarına rağmen birbirlerine sanki yıllardır tanıyorlarmış gibi bakıyorlardı. Buna sevgi deniyordu. Birbirlerini tanırlarsa aşk kaçınılmaz onuda biliyorlardı. Genç adamda bundan korkuyordu zaten aptallık pek ona göre değildi. Fakat hasret başlamış, aptallıkta kaçınılmaz olmuştu.

  Peki sonu ne olabilir ?Sonunu öğrenmek istermisiniz ? Size iki türlü son vereceğim. Hangisini isterseniz hikayeniz öyle biter. Çünkü bu hikayenin sonu ancak iki türlü olabilirdi. Ve biz insanlar kendi sonumuzu kendimiz hazırlarız.

İlk son:
Genç adam ve genç kadın hasretin son hadde ulaştığı hatta hasretin yüzleştiği bir vakitte aynı anda ilk adımı attılar. Genç kadın adama sıkıca sarıldı, genç adam şaşkınlık içerisinde tenin kızarmasıyla hafif bir şokun üzerinden genç kadına onun sarıldığından daha sıkı sarıldı. Hiç bırakmak istemezcesine. Aylardır belkide yıllardır bu anı bekliyorlardı.
Ateşle ile su arasında kalan hasret böylece sona erdi ve birbirlerine olan sevgi aşka dönüştü. Nedenmi dersiniz zamala birbirlerini tanıdılar, düşündükleri kadar mükemmel değillerdi. Yine de sevmeye devam ettiler birbirlerini. Sonra genç adam ve genç kadın ne zaman karşılarına tam onlara benzeyen uygun bir insan görse görmüyormuş gibi yapıp birbirlerine daha sıkı sarılıp daha çok sevdiler birbirlerini.
  
   Sanmayın ki aşk bu kadar kolay. Hayat kadar zordur aşk. Yaşamasını bilene zor diye güzeldir. Birçok fedakarlık ister aşk. 

  Genç adam ve genç kadın her zaman birbirlerine ilk kez birbirlerini görüyorlarmış gibi saygılı, etkilenmiş ve saf duygularla sevdiler.

İkinci son :
Genç adam ve genç kadın hasretin yüzleştiği bir zamanda gururlarından dolayı hasretten yanmışlardı. Ateş ile su arasında kalan hasret ateşe doğru yürüyüp kendini yakmıştı. Birdaha birbirlerini sevdikleri gibi başka kimseyi sevemediler demiyeceğim. Severler öyle bir severler ki birbirlerine kavuşmadıklarına şükrederler. Fakat bazı zamanlar olur ki bu güzel sevginin büyük bir aşka dönüşebileceğı ihtimalini düşünerek pişman olurlar. 

  Fakat Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi onunda bir merhemi var unutmayın.

"Kuşlar bile kaderle uçar.
Velhasıl evvelâ kısmet, evvelâ kader..."


Seçim sizin.

                                   


Büşra Subaşı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder