19 Mart 2017 Pazar

Baba Evi ( ORHAN KEMAL)

 BABA EVİ
YER VE ZAMAN

Cumhuriyet yılları sonrası genellikle bir mahallede, genç adamın evi ve fabrikada geçen bir romandır.

KARAKTER ANALİZLERİ

Kitabın baş karakteri: Bir katip ve yeni evlenmiş. 24,90 kuruş maaş ve babasının kötü ününe rağmen evini geçindirmeye çalışan eşini çok seven bir adamdır. Baş karakterimiz bir baba adayı ve o zamanı zorluklarını bize yansıtıyor. Genç bir adam olmasına rağmen zamanın şartrları yüzünden yorgun düşmüş genç bir mutsuz adam.

Baş karakterin eşi, Emine : Genç katibin karısı. Bir anne adayı ve eşini çok seviyor bütün zorluklara rağmen onun yanında kalmaya kararlı genç ve güzel kadın. Her insan gibi çok hayal kurmayı seven hatta diğer insanlara tekabülen daha çok seviyor. Belki bu kitapta en çok acıyıp üzüleceğimiz kişi odur.

Aliş ve Ailesi : Genç eşlerin komşuları ve yakınları. Kimi zaman mutsuz olduklarını duyduktan sonra mutlu etmeye gider, kimi zaman yardım eder, kimi zaman nasihat verirler. Yani genç çiftin yakın komşularıdır. Bir dönem genç adama hak verir bir dönem ise karşısında olurlar. Eski dönemlerin biraz bilgisiz yardımsever çekirdek ailesi.
Kızlarına gelince küçük olan kızı Recep'e aşıktır. Onların arasındaki garip aşk biraz fazla garip ve saf.

Recep : Recep'e geldi sıra. Babasını kaybetmiş annesi ise daha sonra evlenmiş ve üvey babası yüzünden evi terk etmek zorunda kalmış bahtsız bir genç. Ayrıca baş kahramanın en yakın arkadaşı. Her zaman birbirini kollayan iki yakın dost. Recep biraz fazlaca saf ve vefalı. Bu hikayede onun en çok Bethoven'a aşık ve daha sonrada sevgilisine aşık vefalı bir dost.

Güllü : Emine'nin yakın arkadaşı fakat bana göre sözde yakın arkadaşı. Emine'nin başına gelen belaların birçoğu Güllü yüzündendir. Dedikoducu, kıskanç, vefasız, dostluğun anlamını bilmeyen bir kadın.


                                   KİTABIN ÖZETİ

'' Fırtınaların çalkaladığı korkunç okyanuslarda, parçalanmış yelkeni, kırılmış dümeniyle küçük bir yelken gibi, 
Ne yapacaktı? ''
 Roman  yirmi dört doksan beş kuruşa çalışan bir katip ile eşinin çektiği sıkıntıları anlatıyor. Bu genç adam yeni evlenmiş bir adamdır. Bir fabrikada katiplik yapıyordu ama fabrikanın müdürü ondan pek haz etmiyordu.Bu genç adam ve eşi aynı zamanda bir çocuk bekliyorlardı. Büyük hayalleri vardır fakat onlara göre büyük. Bu iki gencin en büyük sıkıntısı maddi sıkıntılardır tüm ay boyunca yirmi dört doksan beş kuruşla idare etmek zorundadırlar. Lakin dönemin zorluklarına karşı ve müdürün genç adamı sevmemesi üzerine  maaşına zam yapılması çok zordur, o kadar zordur ki düşünün ki yarı fiyatına çalışacak insanlar her gün fabrikanın önünde sıra olmaktadır. Bu yüzden sarı karyola, yeni ayakkabılar, bembeyaz çarşaflar hep hayallerde kalmıştı. İki gencin bu mutsuzluğu üzerine onların evine gidip biraz rakı veya şarap alan Ali abi, eşi ve kızları tüm mahalleyi toplayıp (neredeyse) genç çift mutlu olsun diye onların evinde çalıp oynuyorlardı.  Bir gün yine genç çiftin evine gelmişlerdi ve genç adamın en yakın arkadaşından -Şaban- söz açılmıştı. Şaban bir odacıydı. Genç katiple aynı fabrikada çalışıyorlardı. Bu  genç adam kitap okumayı- daha çok Beethoven okumayı- keman çalmayı, hayatı deli dolu yaşamayı seven bir genç adamdır. Ve Ali bey onun bu halinden ve odacı olmasından dolayı hiç sevmemektedir. Lakin genç adam Şaban'dan öyle bir bahsetmişti ki Ali beyin küçük kızının gözleri parlamaya başlamıştı. Bu nedenle küçük kız hemen yakayı ele vermişti. Fakat Ali beyinde hali pek farksız değildi eşi o bir çırak iken ona kaçmış idi. Yani oda bir zamanlar bu durumdaydı. Lakin her şey zamanla yerine oturmuştu. Ali bey ve eşi mutluydu. Böylece hikaye ile zaman da gelip geçmiş gün bitmişti.Bu yorgunluğun üzerine genç çift hemen uyumaya gitmişti. Sabah uyanınca 
 eşi alışverişe kendiside işe gitmişti. Genç katibin eşini alışverişte rahatsız eden marketçi ve kasap kadına kötü gözlerle bakıp süzüyorlardı. Genç kadında , kadın olmak işte, bu adamların niyetini anlıyordu. Sürekli durup dururken '' Bacım başın sağ olsun  sen iste hesabı hemen sileyim '' diyorlardı. Böyle kötü bir zamanda kim  birine bedava et ve yiyecek verirdi ki ? Bir de genç kadından habersiz eşine marketci ve onun yiğeni camgöz eşine isimsiz mektuplar yoluyorlardı. Mektupta genç adamı en çok sinirlendiren '' Askere eşinide götüremezsin ya'' kısmıydı. Genç adam bunlarla beraber babası yüzünden çoğu kişinin dışlamasına maruz kalıyordu. Bu dışlamanın en büyüğü muhasebe müdürü tarafından sürekli kullanılıp genç adamı mahcup düşürüyordu. Ne yapabilirdi ki ? Ekmek parası için bunlara göz yumuyordu. Yummak zorundaydı evde onu bekleyen hamile bir eşi vardı. Genç adam artık o kadar  bıkmıştı ki evde yüzü gülmüyor sürekli düşünüyordu. Ne yapabilirdi ? Böyle nereye kadar gidebilirdi ? Bunu fark eden genç kadın kocasının bu sıkıntılı haline çok üzülüyordu. Birilerinden duymuştu aynı şekilde bir kadında onlar gibi maddi sıkıntı çekiyormuş. Eşi için fabrikanın sahibinin eşine gitmiş ve derdini anlatmış fabrika sahibinin hanımda onlara yardım etmiş. Oda gidip eşinin maaşına zam isteyebilirdi. Eşinin rahatlaması ve çocuklarına iyi bir gelecek için yapmalıydı. Genç kadında bu konuda birinden öneri alma ihtiyacı hissediyordu oda doğal olarak en yakın arkadaşı Güllü'ye gitti ve ona her şeyi anlattı.Ne zaman başı sıkışsa yardımına koşan, her zaman onu dinleyen can arkadaşı. Kararı almak kolay icraata dökmek  ise bir o kadar zor. Birinden cesaret alması gerekiyordu. En yakın arkadaşının verdiği gazla gidip isteyecekti fakat bir şeyden habersiz en yakın arkadaşının onun dedikodusunu yapıp herkese duyurduğunu, bir üstüne bin kattığını birde gidip Ali abiye anlattığını Ali abininde gidip olanları kocasına anlattığını işte bunları bilmiyordu. Bunların sonunda en yakın arkadaşı yüzünden  eşiyle uzun zaman arası çok kötü bozulacaktı. Bu arada bunu öğrenen genç adam yıkılmış eşinin ondan gizlice pis işler çevirdiğini zannediyordu. Oysa kadının hiçbir kötü niyeti yoktu. Genç adam bu kızgınlıkla işe gidince muhasebeciyle atışır ve daha kötü bir işe gönderilir. Yeni işi bir bez ambarında işçiliktir. Bu olayın düş kırıklıklarıyla yıkılan genç adam bir de üstüne karısını yakalaması üzerine iyice morali bozulur. Fakat daha sonradan genç karı koca birbirlerini çok sevdiklerinden barışırlar bunu fark eden Aliş abi herkesi toplar ve onlarının evine eğlenmeye gelir.Fakat genç adam tam tersine hiç eğlenmemişti. Başka sıkıntıları vardı işinden çok az para kazanıyordu ve geçinemiyorlardı. Yeni işinden faydalanabilirdi ama buda genç adam çok tersti hile ve hırsızlığı vicdanına sığdıramazdı. Zaten normalde de etik değildir böyle şeyler. O düşünce dursun günler geçer ve bir gün genç adam tehdit mektuplarını göndereni öğrenir ve o kişiden hesap sormaya gider fakat tehdit mektuplarını gönderen adamın annesinin öldüğünü duyunca ona acır ve susar. Genç adama göre hayatta her şey ancak bu kadar ters gidebilirdi. Eve dönerken bir baba dostu ile karşılaşır ve onla dertleşirler .Genç adam uzun zaman sonra ilk defa bu kadar ilgi görmüş ve bu kadar iyi hissetmişti. Yaşlı adam ona iş verebileceği tarzında birkaç söz söyleyince bir an olsun başından geçecekleri bilmeden sevinmiş ve eşi ile sevincini paylaşmıştı . Daha sonra baba dosu ile buluşunca, baba dostunun ona hırsızlık teklif etmesine üzerine tüm hayalleri yıkılmıştı. Yaptığı işi üzerinden ona hırsızlık teklif edince genç adam bunu duyar duymaz asla kabul etmeyeceğini söyleyip çıkmıştı. Baba dostuda genç katipten beklenmedik bir tepki alması üzerine şaşırmış, başkalarına onun yaptığı pis işlerini söylemesinden korkunca hemen onun iş yeriyle görüşüp onu çeşitli yalanlar ve bahanelerle kovdurmuştu. Genç adam artık tamamen çaresizdi başka yollara başvurmaktan başka çaresi yoktu.Genç adamın atıldığını duyan yakın arkadaşı Şaban hiç dururmu müdüre efsane bir tokat atıp oda istifasını verir. İki arkadaşında artık yeni bir işe ihtiyacı vardır.  İlk buldukları bir fabrikada akıllıca bir yöntemle müdürün yanına girmeyi başarırlar fakat genç adamın babasının kötü ünü onu burada da rahat bırakmaz. Şaban alınsa da onu almazlar.  Bunu duyan genç adamın eşi borçlardan ve maddi sıkıntıdan dolayı kocasından gizli bir işe girer. Genç adam bunu duyunca çok kızar ve izin vermez. İki genç çok kötü kavga eder. Genç adam iş bulmak üzere evden çıkar gider. Fakat genç kadın kocasının onu terk ettiğini zanneder. Oysa genç adam eski arkadaşı Gazi'nin yanına dertleşmeye ve iş bulmaya gitmiştir. Genç kadın her gün kocasının gelmesini beklemiş ve ağlamıştı. Genç adam ise bu süreçte hırsızlık ve cinayet bile işlemeyi düşünür. Böyle bir şey yaptımı bilmiyorum çünkü yazar burada kesip genç adamın eşine geri döndüğünü ve genç kadının '' Çocuğum artık babasız değil.'' sevinciyle bitirmiş.

                               BENİM YORUMUM
Bu kitaptan sonra ki düşüncelerim:
Bu hikaye bana göre hayla devam eden zorlukları dile getiren bir kitap. İnsanlar o kadar alçalmış ki evli bir kadına göz koyabiliyorlar. İnsanlar o kadar insanlıktan çıkmış ki hırsızlığı illegal değilde sanki doğal bir şeymiş gibi karşılıyorlar. Aslında en yakın zannettiğimiz dostlarımız bizlere ne kadar uzak ve anlamlarından da bir o kadar uzaklarmış. Aslında insanın bilgili olmasından çok merhametli ve vicdanlı olması gerekiyormuş. Parayla, vicdan ve merhamet satın alınamıyormuş. Her şeyi alabileceğini zanneden zenginlerin parası. merhamete paralarımı yetmiyordu? Yoksa merhamet denen şey onlar için değersiz bir şey mi? Bir de insanların hiçbir sebep yokken galeyana gelmesine ne demeli o zamanları anlıyorum. Okumak bir hayli zor peki şimdi insanlar okuduğu halde neden cahil? İnsanlar bu kadar şanslı olmasına rağmen neden şükürsüz? Peki yakınımız denen akraba denen insanların tanıdık denen insanların kitapta olduğu gibi '' baba dostu '' kadar hayırsız?
En basit zorluklarda neden pes eder insanlar, kaçmak en iyi yol mudur? Kaçınca ne geçer insanın eline? Eline geçmek deyince insan bu dünyadan göçüp gidecek ya eninde ya da sonunda, eline geçecek olanın, yanında kalacak olanın dünya malı mı olduğunu zannediyor? İnsana kalacak olan ancak ve ancak yaptığı iyiliklerdir.

                             Büşra S.


Bu özetimi '' http://www.edebiyatimiz.com/ '' sitesinde bulabilirsiniz.

18 Mart 2017 Cumartesi

GAZAP ÜZÜMLERİ (JOHN STEİNBECK)

                                    
                           GAZAP  ÜZÜMLERİ
       
 Yer Ve Zaman

Gazap Üzümleri:Sanayi inkılabından sonra Tom ve ailesi  tarlalarını ve evlerini bırakmak zorunda kalırlar. Evlerini ve tarlalarını kaybeden aile  iş bulmak için Californiya'ya gideler.

                                                
                                     Kişilik Analizleri

Tom: kitabın ana karakteridir. Hapishaneden yeni çıkmıştır.Lakin pekte suçu yoktur. Tom'un memleketine geri dönüp ailesinin evinde bulamayınca sora sora gittikleri yeri bulur aile gitmek üzeredir bu yolculuk Tom'un hatta tüm ailenin hayatını değiştirip düzelteceğini zannedip aslında onları paramparça ve umutsuzlukla baş başa bırakacağından habersizdir.

Casy: Eski bir rahip ve yolun kaybetmiş bir adamdır.Bu yolculukta ana karaktere arkadaşlık eden kişidir.Ve maalesef bu yolculuğun mağdurlarından biridir.

Anne ve Baba: ana karakterin anne ve babası anne her zaman aileyi bir arada tutmaya çalışan güçlü bir kadındır.

Ailenin diğer üyeleri:Bu yolculuktan ailenin hepsi harap düşmüş hatta bazıları kendi yoluna düşmüş bazıları ise yolda kaybetmiştir.

                                      Hikayenin Özeti

Mayıs ayının sonlarına doğru sıradan bir gündü. Bir kırmızı kamyon sürücüsü kafeteryanın yanına kamyonu park etmiş ve kafereyaya girmişti. Hikayenin asıl kahramanı Tom ise o aralar kırmızı kamyonun yanındaydı. Yeni hapisten çıkmış ve otostop çekmesi gerekiyordu çünkü parası yoktu. Kamyoncuda o sıra yani Tom kamyonunun yanıdayken onu kamyona bakarken görür ve gelir. Kamyoncuda kendi kendine düşünür, kamyonun camında "Yolcu alınmaz."yazıyordu zaten neden bekliyordu ki bu adam ? Daha sonra umursamaz ve  kamyoncu arabaya biner Tom'da bir yolunu bulur ve adamı kamyona onuda alması için ikna etmeyi başarır. Yolda giderken adamın sürekli süzmesi üzerine rahatsız olan Tom ona her şeyi anlatır. Aslında hapishaneden çıktığını bir arkadaşının onun üstüne gelince refleks sonucu yanındaki kazmayı alıp arkadaşına vurması üzerine öldüğünü aslında onu sevdiğini ama yine olsa yine aynı şeyi yapacağını söyleyip arabadan iner. Tom aslında ailesinin yanına dönüyordu yolda bir kaplumbağa bulur ve onuda kendisine yol arkadaşı yapar ve yoluna devam eder yoluna devam ederken köyün vaizi Casy ile karşılaşır ve beraber otururlar dertleştiler Tom olanları tekrar vaize anlatır. Vaizde vaizliği bıraktığını ve yeni bir sayfa açtığını söyler onlar dertleşe dursun zaman akıp gider  artık kalkma vakti gelmiştir .Casy de Tom'la beraber köye gelmek istediğini söyler beraber yola çıkarlar ve köye ulaşırlar. Bide ne görsünler ? Köy gitmiş onun yerine bomboş tarla arazisi duruyordu. Tom'un beyninde şimşekler çakıyor misali şok olmuştu evlerinin oraya doğru gider. Evlerini gördükten sonra isteyerek değil zorla gönderildikleri anlar. Ve birden eski bir köylü olan Muley ile karşılaşırlar ve onlara her şeyi anlatır. Banka sahiplerinin geldiğini ve tarlaların hepsini ekmezseler atacaklarını hiç kimsenin durumu yetmediğinden ekemediklerini ve evlerini traktörle yıkıp onları evlerinden attığını onunda sinirlenip çıkmayacağını söylemesi üzerine bu halde olduğunu ve yıllardır orada hayalet gibi yaşadığını anlatır bunun üzerine Tom ailesini bulmaya karar verir fakat geç ve yorgun olduklarından o günü orda geçirirler 2 tavşanı pişirip yerler Muley'in hikayesi biraz onların yüreğini  burkmasada benimkini burkmuştu. Bülbülü altın kafese koymuşlar yinede ille vatanım illede vatanım demiş .İnsanın kendi memleketinden ayrılması üstelik zorla atılması kolay değil tabii. Gece yaşananlardan sonra Tom ailesinin John amcanın yanında kaldığını öğrenir ve yola koyulurlar, vardıkları zaman ise ailenin gitmeye yakın olduğunu görür ve Tom hemen babasının yanına gider. Babası Tom'u görünce şaşırır ve oğluna ilk sorusu "Kaçtın mı ?" olur. Tom ise şartlı bırakıldığını 3 yıl erken çıktığını söyler ve çaktırmadan annesinin yanına gider. Annesi oğlunu
görünce şaşırır aynı soruyu sorar ve ardından cevabı alınca rahatlar. Tom'un geldiğine çok sevinir aile toparlanır ve olanları anlatmaya başlarlar topraklarından atıldıklarını uzun zamandır çalışıp California ya gideceklerini onun gelmesinin çok iyi olduğunu çünkü onsuz gidince gözleri arkada kalacağını söylediler. Bu konuşmalar üzerine bir kaç gün sonra aile her şeyini satıp Muley 'le vedalaştıktan sonra yola çıkarlar. Bu yolculuk zorlu olacaktır hurda bir araba ve çok kişi olmaları bunda büyük etkendir. Aile yola çıkar 63.karayolu belli başına bir göç yolu idi zaten .Bu yolda devam ederken büyük baba hastalanır ve durmak zorunda kalırlar Sairy ve Wilson onları ağırlar çadırlarında büyük babanın kalmasına izin verirler. Maalesef ki büyük babanın rahatsızlığı ölümle sonuçlanır. Vefat edince aile mecbur olarak paraları olmadığından büyük babayı oraya gömerler aile bu insanların onları ağırlaması üzerine onlara yardım etmek ister arabalarının bozuk olduğunu görünce onu yapıp yola Joad'ar ve Wilson'lar beraber devam ederler. Oklahoma eyaletini geride bırakırlar fakat bu sefer yolda Joad'ların arabasının motoru bozulur . Tom ve Casy bu arabayı yapıp gelene kadar ailenin devam etmesini söyler lakin anne buna karşı çıkar . Daha sonra anneyi yatıştırınca aileler bir kampa dinlenmeye giderler. Tom ve Al motor ararken arabanın yanında Casy duruyordu. Tom ve Al şans eseri çatlak bir arabacıda motoru bulurlar ve erkenden arabayı yaparlar bir gün dinlendikten sonra kamptan çıkıp yollarına devam ederler. Lakin California hakkında duydukları kötü şeyler ailenin umudunu kırmıştır. Fakat bu ailenin yinede devam etmesine engel olamamış yollarına devam etmiştir. Sonra çöle bir yakın yerde durup kamp yapmaya karar vermişlerdir çünkü anneanne ve Sairy hanım çok hastadır ve ailenin bir molaya ihtiyacı vardır herkes dinlenmek için kenara çekilir. Temizlenen Tom Noah ile konuşmaya başlar. Noah abisine bu nehirden dümdüz yürüyüp gideceğini ve onu kimsenin tutamayacağını söyler ve Tom diyecek sözü kalmayınca onun gitmesine göz yumar ve kaybolana kadar gidişini izler bu arada Sairy çok hasta olduğundan Wilson'lar onları beklememesini ve devam etmesini söyler. Aile onları ne kadar beklemek istese de kabul etmezler sonra gece ye doğru ana Tom'a jandarmaların gelip buradan gitmelerini söyleyince Tom hemen yola çıkmaya kara verir ve aile çöl yolunda gitmeye başlar . Bu yolda giderken maalesef ki anneanneyi de kaybederler. California'ya vardıklarında anneannenin cenazesini verip kamp kurarlar . Burada aylardır iş bulunmadığını insanların açlıktan ölmek üzere olduğunu söylerler. Aile çok mutsuzdur hayallerinin tam tersinin olması onları çok üzmüştür birde üstelik şerif yardımcısı ve bir adamın gelmesi olayların çıkması üzerine Tom'un şerif yardımcısına dalaşması çok kötü olmuştur. Casy Tom hapishaneye girmesin diye  suçunu üstlenir ve onu götürürler. Gece gelip buranın yakılacağını öğrenen aile orayı terk edip çok güzel bir kampa giderler . Aile burada yıkanır ve yerleşir hatta Tom iş bulur . Anne bu yerden çok mutludur lakin  buradan da hoşlanmayan şerif yardımcıları olay çıkarmaya çalışır. Bunu haber alan komite başkanı onlar için plan yaparlar ve  kargaşa çıkarıp bu kampı dağıtmalarını izin vermez.1 ay geçer ve Joad'ların yiyeceği kalmaz o civarlarda işte olmadığından Tom'un ilk 5 gün çalışıp sonra işten çıkarılması üzerine aile iş bulmak için kuzeye gitmeye karar verirler. Aile yola çıkar ve burada bir iş bulurlar, bu iş şeftali toplama işidir. Aile buradan kazandıkları ilk para ile yemek yediler . Daha sonra Tom orada Casy ile karşılaşır. Çalıştıkları yerde çok az para verdikleri için Casy'le arkadaşları grev yapıyordu. Casy ile Tom nehirin kenarında gezinmeye karar verirler. Burada biri şişman olan iki adam Casy'î öldürür Tom'da şişman adamı öldürür.  Başı belaya giren Tom her şeyi ailesine anlatır.Ve saklanır. Bir süre sonra aile yola çıkar ve bir pamuk toplama işi bulur. Aile o işe girer bu süreçte de Tom saklanmak zorunda kalır. Bir süre sonra annesi ona bir miktar para verir ve annesi ona bu parayla buraların güvenli olmadığını ve buralardan gitmesini söyler. Ve Tom gider. Aile pamuk toplamaya devam eder aslında hikaye buradan sonra binevi biter aile sıkıntılar çekmeye devam eder ve her şeylerini kaybederler. Aslında iyi bir yaşam için çıktıkları bu yolda hayat onlara acı hüzünden başka bir şey vermez. Başka insanların çıkarları uğurlarına sadece bir aile değil bilmem ne kadar aile parçalanmış ya da her bireyini teker teker kaybetmişti.   

                         BENİM YORUMUM

Bu kitap için yazılacak çok şey ar aslında insanların, insanlık için yaptıkları devrimlerde aslında kimseyi umursamadıklarını ve bunların sadece kendilerinin hayatlarını daha güzel olmasını düşündükleri için yaptıklarını, insanların aslında sustukları için ezdiklerini,  kendi mezarlarını kendilerinin kazdığını, Bülbülü altın kafese koysalarda illede vatanım illede vatanım diyeceğini anladım. Umutla yola çıkan bir ailenin sadece umutlarının değil birbirinden kopuş gidişi. Parasızlığın yokluğun insanlarda oluşturduğu psikolojiyi. En kötüsüde onlarca umudun bir felaket ile sonuçlanması. Irkçılığın en üst tavan yaptığı zamanda insanların sizinle nasıl dalga geçip aşağılamasına rağmen muhtaçlık ve umutsuzluktan göz yumduğunu göz yumulmazsa başkalarının nasıl susturduğunu. Bunu bir kişiyle değil birçok insanın yapabileceğini belki biraz daha anlamış oldum. 
   Beni dehşete düşüren, binlerce kez halime şükrettiren bir kitap.  Okurken kala kaldığım yerler. Aile bireylerin teker teker parçalanış anları.. Yurtlarından nasıl koparıldıkları.. Aslında bir nevi ölüme terk edildikleri ve buna devletlerin hiç bir şey dememesi. Dedim ya yazılacak çok şey var. Ve bunu ancak okuyan biri anlar. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

                               BEĞENDİĞİM YERLER

''Ama bu toprak bizim. Ölçtük ve pay ettik. Biz bu topraklar üzerinde doğduk, öldürüldük, öldük. Toprak işe yaramazsa bile hala bizim. İşte bunlar bu toprağı bizim yapar. Onun üzerinde doğmak burada çalışmak ve burada ölmek... Toprağa sahip olmak için bunlar gerek, üzerinde bir takım rakamlar olan kağıt parçaları değil. 
Üzgünüz, bunu biz yapmıyoruz. Banka insanlara benzemez.
Evet ama bankada insanlardan kuruludur.
Yo, orada yanılıyorsunuz. Çok yanılıyorsunuz. Banka insandan başka bir şeydir. Öyle ki, Bankadaki her insanın bankanın yaptıklarından nefret eder ama Banka yine yapar. Söylüyorum size Banka insandan daha, çok daha büyük bir şeydir. İnsanlar yaratmıştır onu ama kontrol edemezler.''

'' 
  
Neden değil, Sonuçturlar. Nedenler derinde ve basit bir midedeki açlığın bir milyonla çarpımı: bir kişideki neşe ve güven açığının bir milyon kere büyütülmüş: kaslar ve beynin, büyüme, çalışma, yaratma sancıları ve bunlarında bir milyonla çarpımı kasların çalışmak, Zihinlerin basit ihtiyaçların üzerinde bir şeyler yaratmak için çektiği sancılar ev, bir baraj yapmak ve bunlara özünden bir şeyler katmak ve karşılığında özü için duvardan, evden, barajdan bir şeyler almak. Ağır kaldırmaktan kasları geliştirmek, düşünüp kavramaktan net hatlar ve şekiller bulmak. Çünkü insan, diğer şeylerden: o şeyler organik olsun ya da olmasın, farklılık gösterir ve işinin ötesinde gelişir, kavraman basamak olarak kullanır, başarılarının ilerisine ulaşır. İnsan için şu söylenebilir: Teoriler değişip yıkıldığında: ulusal, dinsel ve ekonomik olsun ekoller ve felsefeler, ya da dar, karanlık düşünce yolları önce büyüyüp Sonra
dağıldığında, insan ileriye uzanır ve sendeler.Bu bazen acı verir bazen yanılgı niteliğini alır.İleri adım atarken geri kayabilir insan, ama ancak yarım adım kayar insan, ileri adım asla bir adım değil. Bunu böylece söyleyin ve bilin. Evet bilin Çarşıya kara uçaklardan bombalar
yağdığı,tutuklular domuz gibi üst üste tıkıştırıldığı, ezilmiş gövdeler akıp toprağa karıştığı sürece bunu böyle bilin. Eğer adım atılmasaydı, ileri doğru sendelemenin verdiği sancı hayla duyulmasaydı bombalar düşmeyecek, boğazlar kesilmeyecekti korkun, asıl nokta çünkü atılan her bomba, ruhun ölmediğinin kanıtıdır. Mülk sahipleri yaşıyor da grevler durmuşsa, o zaman korkun çünkü, her bastırılan grev, bir adım atıldığına işarettir. Ve şunu bilin ki, insan oğlu bir kavram yüzünden acı çekip ölmüyorsa, o zaman korkmanız gerekir. Çünkü bu nitelik insan oğlunun var oluşunu oluşturur, bu nitelik evrende benzeri olmayan insanın ta kendisidir. ''






Büşra Subaşı



Bu özetimi '' http://www.edebiyatimiz.com/ '' sitesinde bulabilirsiniz.










                                                                                       .