27 Ağustos 2017 Pazar

RESİMDEKİ KADIN

Her tarafı çiziklerle doluydu 
Çünkü 
O bir kadındı. 

Her şeye rağmen rengarenkti 
Çünkü 
Dünya onsuz renksizdi. 

Kaşları dağınıktı 
Çünkü O bir insandı. 
Kaşları düzgün olmak zorunda değildi. 

Anlının ortasında bir iz vardı 
Çünkü 
O insan oğlunu büyüten, onu yetiştiren bir kadındı. 

Saçları kısaydı ve gür değildi.
Çünkü
Saçları bir insan oğluna süpürge olmak için fazla değerli ve güzeldi.

Gözleri kocamandı
Çünkü
Gözleri evren kadar derin bakardı. 


Kaşların üstünde, yanağında, çenesinde farklı parçalar vardı
Çünkü 
şairlerin bile ifade edemeyeceği manalar vardı.

O bir kadındı; bir resimden, bir romandan fazlasıydı.

19 Mart 2017 Pazar

Baba Evi ( ORHAN KEMAL)

 BABA EVİ
YER VE ZAMAN

Cumhuriyet yılları sonrası genellikle bir mahallede, genç adamın evi ve fabrikada geçen bir romandır.

KARAKTER ANALİZLERİ

Kitabın baş karakteri: Bir katip ve yeni evlenmiş. 24,90 kuruş maaş ve babasının kötü ününe rağmen evini geçindirmeye çalışan eşini çok seven bir adamdır. Baş karakterimiz bir baba adayı ve o zamanı zorluklarını bize yansıtıyor. Genç bir adam olmasına rağmen zamanın şartrları yüzünden yorgun düşmüş genç bir mutsuz adam.

Baş karakterin eşi, Emine : Genç katibin karısı. Bir anne adayı ve eşini çok seviyor bütün zorluklara rağmen onun yanında kalmaya kararlı genç ve güzel kadın. Her insan gibi çok hayal kurmayı seven hatta diğer insanlara tekabülen daha çok seviyor. Belki bu kitapta en çok acıyıp üzüleceğimiz kişi odur.

Aliş ve Ailesi : Genç eşlerin komşuları ve yakınları. Kimi zaman mutsuz olduklarını duyduktan sonra mutlu etmeye gider, kimi zaman yardım eder, kimi zaman nasihat verirler. Yani genç çiftin yakın komşularıdır. Bir dönem genç adama hak verir bir dönem ise karşısında olurlar. Eski dönemlerin biraz bilgisiz yardımsever çekirdek ailesi.
Kızlarına gelince küçük olan kızı Recep'e aşıktır. Onların arasındaki garip aşk biraz fazla garip ve saf.

Recep : Recep'e geldi sıra. Babasını kaybetmiş annesi ise daha sonra evlenmiş ve üvey babası yüzünden evi terk etmek zorunda kalmış bahtsız bir genç. Ayrıca baş kahramanın en yakın arkadaşı. Her zaman birbirini kollayan iki yakın dost. Recep biraz fazlaca saf ve vefalı. Bu hikayede onun en çok Bethoven'a aşık ve daha sonrada sevgilisine aşık vefalı bir dost.

Güllü : Emine'nin yakın arkadaşı fakat bana göre sözde yakın arkadaşı. Emine'nin başına gelen belaların birçoğu Güllü yüzündendir. Dedikoducu, kıskanç, vefasız, dostluğun anlamını bilmeyen bir kadın.


                                   KİTABIN ÖZETİ

'' Fırtınaların çalkaladığı korkunç okyanuslarda, parçalanmış yelkeni, kırılmış dümeniyle küçük bir yelken gibi, 
Ne yapacaktı? ''
 Roman  yirmi dört doksan beş kuruşa çalışan bir katip ile eşinin çektiği sıkıntıları anlatıyor. Bu genç adam yeni evlenmiş bir adamdır. Bir fabrikada katiplik yapıyordu ama fabrikanın müdürü ondan pek haz etmiyordu.Bu genç adam ve eşi aynı zamanda bir çocuk bekliyorlardı. Büyük hayalleri vardır fakat onlara göre büyük. Bu iki gencin en büyük sıkıntısı maddi sıkıntılardır tüm ay boyunca yirmi dört doksan beş kuruşla idare etmek zorundadırlar. Lakin dönemin zorluklarına karşı ve müdürün genç adamı sevmemesi üzerine  maaşına zam yapılması çok zordur, o kadar zordur ki düşünün ki yarı fiyatına çalışacak insanlar her gün fabrikanın önünde sıra olmaktadır. Bu yüzden sarı karyola, yeni ayakkabılar, bembeyaz çarşaflar hep hayallerde kalmıştı. İki gencin bu mutsuzluğu üzerine onların evine gidip biraz rakı veya şarap alan Ali abi, eşi ve kızları tüm mahalleyi toplayıp (neredeyse) genç çift mutlu olsun diye onların evinde çalıp oynuyorlardı.  Bir gün yine genç çiftin evine gelmişlerdi ve genç adamın en yakın arkadaşından -Şaban- söz açılmıştı. Şaban bir odacıydı. Genç katiple aynı fabrikada çalışıyorlardı. Bu  genç adam kitap okumayı- daha çok Beethoven okumayı- keman çalmayı, hayatı deli dolu yaşamayı seven bir genç adamdır. Ve Ali bey onun bu halinden ve odacı olmasından dolayı hiç sevmemektedir. Lakin genç adam Şaban'dan öyle bir bahsetmişti ki Ali beyin küçük kızının gözleri parlamaya başlamıştı. Bu nedenle küçük kız hemen yakayı ele vermişti. Fakat Ali beyinde hali pek farksız değildi eşi o bir çırak iken ona kaçmış idi. Yani oda bir zamanlar bu durumdaydı. Lakin her şey zamanla yerine oturmuştu. Ali bey ve eşi mutluydu. Böylece hikaye ile zaman da gelip geçmiş gün bitmişti.Bu yorgunluğun üzerine genç çift hemen uyumaya gitmişti. Sabah uyanınca 
 eşi alışverişe kendiside işe gitmişti. Genç katibin eşini alışverişte rahatsız eden marketçi ve kasap kadına kötü gözlerle bakıp süzüyorlardı. Genç kadında , kadın olmak işte, bu adamların niyetini anlıyordu. Sürekli durup dururken '' Bacım başın sağ olsun  sen iste hesabı hemen sileyim '' diyorlardı. Böyle kötü bir zamanda kim  birine bedava et ve yiyecek verirdi ki ? Bir de genç kadından habersiz eşine marketci ve onun yiğeni camgöz eşine isimsiz mektuplar yoluyorlardı. Mektupta genç adamı en çok sinirlendiren '' Askere eşinide götüremezsin ya'' kısmıydı. Genç adam bunlarla beraber babası yüzünden çoğu kişinin dışlamasına maruz kalıyordu. Bu dışlamanın en büyüğü muhasebe müdürü tarafından sürekli kullanılıp genç adamı mahcup düşürüyordu. Ne yapabilirdi ki ? Ekmek parası için bunlara göz yumuyordu. Yummak zorundaydı evde onu bekleyen hamile bir eşi vardı. Genç adam artık o kadar  bıkmıştı ki evde yüzü gülmüyor sürekli düşünüyordu. Ne yapabilirdi ? Böyle nereye kadar gidebilirdi ? Bunu fark eden genç kadın kocasının bu sıkıntılı haline çok üzülüyordu. Birilerinden duymuştu aynı şekilde bir kadında onlar gibi maddi sıkıntı çekiyormuş. Eşi için fabrikanın sahibinin eşine gitmiş ve derdini anlatmış fabrika sahibinin hanımda onlara yardım etmiş. Oda gidip eşinin maaşına zam isteyebilirdi. Eşinin rahatlaması ve çocuklarına iyi bir gelecek için yapmalıydı. Genç kadında bu konuda birinden öneri alma ihtiyacı hissediyordu oda doğal olarak en yakın arkadaşı Güllü'ye gitti ve ona her şeyi anlattı.Ne zaman başı sıkışsa yardımına koşan, her zaman onu dinleyen can arkadaşı. Kararı almak kolay icraata dökmek  ise bir o kadar zor. Birinden cesaret alması gerekiyordu. En yakın arkadaşının verdiği gazla gidip isteyecekti fakat bir şeyden habersiz en yakın arkadaşının onun dedikodusunu yapıp herkese duyurduğunu, bir üstüne bin kattığını birde gidip Ali abiye anlattığını Ali abininde gidip olanları kocasına anlattığını işte bunları bilmiyordu. Bunların sonunda en yakın arkadaşı yüzünden  eşiyle uzun zaman arası çok kötü bozulacaktı. Bu arada bunu öğrenen genç adam yıkılmış eşinin ondan gizlice pis işler çevirdiğini zannediyordu. Oysa kadının hiçbir kötü niyeti yoktu. Genç adam bu kızgınlıkla işe gidince muhasebeciyle atışır ve daha kötü bir işe gönderilir. Yeni işi bir bez ambarında işçiliktir. Bu olayın düş kırıklıklarıyla yıkılan genç adam bir de üstüne karısını yakalaması üzerine iyice morali bozulur. Fakat daha sonradan genç karı koca birbirlerini çok sevdiklerinden barışırlar bunu fark eden Aliş abi herkesi toplar ve onlarının evine eğlenmeye gelir.Fakat genç adam tam tersine hiç eğlenmemişti. Başka sıkıntıları vardı işinden çok az para kazanıyordu ve geçinemiyorlardı. Yeni işinden faydalanabilirdi ama buda genç adam çok tersti hile ve hırsızlığı vicdanına sığdıramazdı. Zaten normalde de etik değildir böyle şeyler. O düşünce dursun günler geçer ve bir gün genç adam tehdit mektuplarını göndereni öğrenir ve o kişiden hesap sormaya gider fakat tehdit mektuplarını gönderen adamın annesinin öldüğünü duyunca ona acır ve susar. Genç adama göre hayatta her şey ancak bu kadar ters gidebilirdi. Eve dönerken bir baba dostu ile karşılaşır ve onla dertleşirler .Genç adam uzun zaman sonra ilk defa bu kadar ilgi görmüş ve bu kadar iyi hissetmişti. Yaşlı adam ona iş verebileceği tarzında birkaç söz söyleyince bir an olsun başından geçecekleri bilmeden sevinmiş ve eşi ile sevincini paylaşmıştı . Daha sonra baba dosu ile buluşunca, baba dostunun ona hırsızlık teklif etmesine üzerine tüm hayalleri yıkılmıştı. Yaptığı işi üzerinden ona hırsızlık teklif edince genç adam bunu duyar duymaz asla kabul etmeyeceğini söyleyip çıkmıştı. Baba dostuda genç katipten beklenmedik bir tepki alması üzerine şaşırmış, başkalarına onun yaptığı pis işlerini söylemesinden korkunca hemen onun iş yeriyle görüşüp onu çeşitli yalanlar ve bahanelerle kovdurmuştu. Genç adam artık tamamen çaresizdi başka yollara başvurmaktan başka çaresi yoktu.Genç adamın atıldığını duyan yakın arkadaşı Şaban hiç dururmu müdüre efsane bir tokat atıp oda istifasını verir. İki arkadaşında artık yeni bir işe ihtiyacı vardır.  İlk buldukları bir fabrikada akıllıca bir yöntemle müdürün yanına girmeyi başarırlar fakat genç adamın babasının kötü ünü onu burada da rahat bırakmaz. Şaban alınsa da onu almazlar.  Bunu duyan genç adamın eşi borçlardan ve maddi sıkıntıdan dolayı kocasından gizli bir işe girer. Genç adam bunu duyunca çok kızar ve izin vermez. İki genç çok kötü kavga eder. Genç adam iş bulmak üzere evden çıkar gider. Fakat genç kadın kocasının onu terk ettiğini zanneder. Oysa genç adam eski arkadaşı Gazi'nin yanına dertleşmeye ve iş bulmaya gitmiştir. Genç kadın her gün kocasının gelmesini beklemiş ve ağlamıştı. Genç adam ise bu süreçte hırsızlık ve cinayet bile işlemeyi düşünür. Böyle bir şey yaptımı bilmiyorum çünkü yazar burada kesip genç adamın eşine geri döndüğünü ve genç kadının '' Çocuğum artık babasız değil.'' sevinciyle bitirmiş.

                               BENİM YORUMUM
Bu kitaptan sonra ki düşüncelerim:
Bu hikaye bana göre hayla devam eden zorlukları dile getiren bir kitap. İnsanlar o kadar alçalmış ki evli bir kadına göz koyabiliyorlar. İnsanlar o kadar insanlıktan çıkmış ki hırsızlığı illegal değilde sanki doğal bir şeymiş gibi karşılıyorlar. Aslında en yakın zannettiğimiz dostlarımız bizlere ne kadar uzak ve anlamlarından da bir o kadar uzaklarmış. Aslında insanın bilgili olmasından çok merhametli ve vicdanlı olması gerekiyormuş. Parayla, vicdan ve merhamet satın alınamıyormuş. Her şeyi alabileceğini zanneden zenginlerin parası. merhamete paralarımı yetmiyordu? Yoksa merhamet denen şey onlar için değersiz bir şey mi? Bir de insanların hiçbir sebep yokken galeyana gelmesine ne demeli o zamanları anlıyorum. Okumak bir hayli zor peki şimdi insanlar okuduğu halde neden cahil? İnsanlar bu kadar şanslı olmasına rağmen neden şükürsüz? Peki yakınımız denen akraba denen insanların tanıdık denen insanların kitapta olduğu gibi '' baba dostu '' kadar hayırsız?
En basit zorluklarda neden pes eder insanlar, kaçmak en iyi yol mudur? Kaçınca ne geçer insanın eline? Eline geçmek deyince insan bu dünyadan göçüp gidecek ya eninde ya da sonunda, eline geçecek olanın, yanında kalacak olanın dünya malı mı olduğunu zannediyor? İnsana kalacak olan ancak ve ancak yaptığı iyiliklerdir.

                             Büşra S.


Bu özetimi '' http://www.edebiyatimiz.com/ '' sitesinde bulabilirsiniz.

18 Mart 2017 Cumartesi

GAZAP ÜZÜMLERİ (JOHN STEİNBECK)

                                    
                           GAZAP  ÜZÜMLERİ
       
 Yer Ve Zaman

Gazap Üzümleri:Sanayi inkılabından sonra Tom ve ailesi  tarlalarını ve evlerini bırakmak zorunda kalırlar. Evlerini ve tarlalarını kaybeden aile  iş bulmak için Californiya'ya gideler.

                                                
                                     Kişilik Analizleri

Tom: kitabın ana karakteridir. Hapishaneden yeni çıkmıştır.Lakin pekte suçu yoktur. Tom'un memleketine geri dönüp ailesinin evinde bulamayınca sora sora gittikleri yeri bulur aile gitmek üzeredir bu yolculuk Tom'un hatta tüm ailenin hayatını değiştirip düzelteceğini zannedip aslında onları paramparça ve umutsuzlukla baş başa bırakacağından habersizdir.

Casy: Eski bir rahip ve yolun kaybetmiş bir adamdır.Bu yolculukta ana karaktere arkadaşlık eden kişidir.Ve maalesef bu yolculuğun mağdurlarından biridir.

Anne ve Baba: ana karakterin anne ve babası anne her zaman aileyi bir arada tutmaya çalışan güçlü bir kadındır.

Ailenin diğer üyeleri:Bu yolculuktan ailenin hepsi harap düşmüş hatta bazıları kendi yoluna düşmüş bazıları ise yolda kaybetmiştir.

                                      Hikayenin Özeti

Mayıs ayının sonlarına doğru sıradan bir gündü. Bir kırmızı kamyon sürücüsü kafeteryanın yanına kamyonu park etmiş ve kafereyaya girmişti. Hikayenin asıl kahramanı Tom ise o aralar kırmızı kamyonun yanındaydı. Yeni hapisten çıkmış ve otostop çekmesi gerekiyordu çünkü parası yoktu. Kamyoncuda o sıra yani Tom kamyonunun yanıdayken onu kamyona bakarken görür ve gelir. Kamyoncuda kendi kendine düşünür, kamyonun camında "Yolcu alınmaz."yazıyordu zaten neden bekliyordu ki bu adam ? Daha sonra umursamaz ve  kamyoncu arabaya biner Tom'da bir yolunu bulur ve adamı kamyona onuda alması için ikna etmeyi başarır. Yolda giderken adamın sürekli süzmesi üzerine rahatsız olan Tom ona her şeyi anlatır. Aslında hapishaneden çıktığını bir arkadaşının onun üstüne gelince refleks sonucu yanındaki kazmayı alıp arkadaşına vurması üzerine öldüğünü aslında onu sevdiğini ama yine olsa yine aynı şeyi yapacağını söyleyip arabadan iner. Tom aslında ailesinin yanına dönüyordu yolda bir kaplumbağa bulur ve onuda kendisine yol arkadaşı yapar ve yoluna devam eder yoluna devam ederken köyün vaizi Casy ile karşılaşır ve beraber otururlar dertleştiler Tom olanları tekrar vaize anlatır. Vaizde vaizliği bıraktığını ve yeni bir sayfa açtığını söyler onlar dertleşe dursun zaman akıp gider  artık kalkma vakti gelmiştir .Casy de Tom'la beraber köye gelmek istediğini söyler beraber yola çıkarlar ve köye ulaşırlar. Bide ne görsünler ? Köy gitmiş onun yerine bomboş tarla arazisi duruyordu. Tom'un beyninde şimşekler çakıyor misali şok olmuştu evlerinin oraya doğru gider. Evlerini gördükten sonra isteyerek değil zorla gönderildikleri anlar. Ve birden eski bir köylü olan Muley ile karşılaşırlar ve onlara her şeyi anlatır. Banka sahiplerinin geldiğini ve tarlaların hepsini ekmezseler atacaklarını hiç kimsenin durumu yetmediğinden ekemediklerini ve evlerini traktörle yıkıp onları evlerinden attığını onunda sinirlenip çıkmayacağını söylemesi üzerine bu halde olduğunu ve yıllardır orada hayalet gibi yaşadığını anlatır bunun üzerine Tom ailesini bulmaya karar verir fakat geç ve yorgun olduklarından o günü orda geçirirler 2 tavşanı pişirip yerler Muley'in hikayesi biraz onların yüreğini  burkmasada benimkini burkmuştu. Bülbülü altın kafese koymuşlar yinede ille vatanım illede vatanım demiş .İnsanın kendi memleketinden ayrılması üstelik zorla atılması kolay değil tabii. Gece yaşananlardan sonra Tom ailesinin John amcanın yanında kaldığını öğrenir ve yola koyulurlar, vardıkları zaman ise ailenin gitmeye yakın olduğunu görür ve Tom hemen babasının yanına gider. Babası Tom'u görünce şaşırır ve oğluna ilk sorusu "Kaçtın mı ?" olur. Tom ise şartlı bırakıldığını 3 yıl erken çıktığını söyler ve çaktırmadan annesinin yanına gider. Annesi oğlunu
görünce şaşırır aynı soruyu sorar ve ardından cevabı alınca rahatlar. Tom'un geldiğine çok sevinir aile toparlanır ve olanları anlatmaya başlarlar topraklarından atıldıklarını uzun zamandır çalışıp California ya gideceklerini onun gelmesinin çok iyi olduğunu çünkü onsuz gidince gözleri arkada kalacağını söylediler. Bu konuşmalar üzerine bir kaç gün sonra aile her şeyini satıp Muley 'le vedalaştıktan sonra yola çıkarlar. Bu yolculuk zorlu olacaktır hurda bir araba ve çok kişi olmaları bunda büyük etkendir. Aile yola çıkar 63.karayolu belli başına bir göç yolu idi zaten .Bu yolda devam ederken büyük baba hastalanır ve durmak zorunda kalırlar Sairy ve Wilson onları ağırlar çadırlarında büyük babanın kalmasına izin verirler. Maalesef ki büyük babanın rahatsızlığı ölümle sonuçlanır. Vefat edince aile mecbur olarak paraları olmadığından büyük babayı oraya gömerler aile bu insanların onları ağırlaması üzerine onlara yardım etmek ister arabalarının bozuk olduğunu görünce onu yapıp yola Joad'ar ve Wilson'lar beraber devam ederler. Oklahoma eyaletini geride bırakırlar fakat bu sefer yolda Joad'ların arabasının motoru bozulur . Tom ve Casy bu arabayı yapıp gelene kadar ailenin devam etmesini söyler lakin anne buna karşı çıkar . Daha sonra anneyi yatıştırınca aileler bir kampa dinlenmeye giderler. Tom ve Al motor ararken arabanın yanında Casy duruyordu. Tom ve Al şans eseri çatlak bir arabacıda motoru bulurlar ve erkenden arabayı yaparlar bir gün dinlendikten sonra kamptan çıkıp yollarına devam ederler. Lakin California hakkında duydukları kötü şeyler ailenin umudunu kırmıştır. Fakat bu ailenin yinede devam etmesine engel olamamış yollarına devam etmiştir. Sonra çöle bir yakın yerde durup kamp yapmaya karar vermişlerdir çünkü anneanne ve Sairy hanım çok hastadır ve ailenin bir molaya ihtiyacı vardır herkes dinlenmek için kenara çekilir. Temizlenen Tom Noah ile konuşmaya başlar. Noah abisine bu nehirden dümdüz yürüyüp gideceğini ve onu kimsenin tutamayacağını söyler ve Tom diyecek sözü kalmayınca onun gitmesine göz yumar ve kaybolana kadar gidişini izler bu arada Sairy çok hasta olduğundan Wilson'lar onları beklememesini ve devam etmesini söyler. Aile onları ne kadar beklemek istese de kabul etmezler sonra gece ye doğru ana Tom'a jandarmaların gelip buradan gitmelerini söyleyince Tom hemen yola çıkmaya kara verir ve aile çöl yolunda gitmeye başlar . Bu yolda giderken maalesef ki anneanneyi de kaybederler. California'ya vardıklarında anneannenin cenazesini verip kamp kurarlar . Burada aylardır iş bulunmadığını insanların açlıktan ölmek üzere olduğunu söylerler. Aile çok mutsuzdur hayallerinin tam tersinin olması onları çok üzmüştür birde üstelik şerif yardımcısı ve bir adamın gelmesi olayların çıkması üzerine Tom'un şerif yardımcısına dalaşması çok kötü olmuştur. Casy Tom hapishaneye girmesin diye  suçunu üstlenir ve onu götürürler. Gece gelip buranın yakılacağını öğrenen aile orayı terk edip çok güzel bir kampa giderler . Aile burada yıkanır ve yerleşir hatta Tom iş bulur . Anne bu yerden çok mutludur lakin  buradan da hoşlanmayan şerif yardımcıları olay çıkarmaya çalışır. Bunu haber alan komite başkanı onlar için plan yaparlar ve  kargaşa çıkarıp bu kampı dağıtmalarını izin vermez.1 ay geçer ve Joad'ların yiyeceği kalmaz o civarlarda işte olmadığından Tom'un ilk 5 gün çalışıp sonra işten çıkarılması üzerine aile iş bulmak için kuzeye gitmeye karar verirler. Aile yola çıkar ve burada bir iş bulurlar, bu iş şeftali toplama işidir. Aile buradan kazandıkları ilk para ile yemek yediler . Daha sonra Tom orada Casy ile karşılaşır. Çalıştıkları yerde çok az para verdikleri için Casy'le arkadaşları grev yapıyordu. Casy ile Tom nehirin kenarında gezinmeye karar verirler. Burada biri şişman olan iki adam Casy'î öldürür Tom'da şişman adamı öldürür.  Başı belaya giren Tom her şeyi ailesine anlatır.Ve saklanır. Bir süre sonra aile yola çıkar ve bir pamuk toplama işi bulur. Aile o işe girer bu süreçte de Tom saklanmak zorunda kalır. Bir süre sonra annesi ona bir miktar para verir ve annesi ona bu parayla buraların güvenli olmadığını ve buralardan gitmesini söyler. Ve Tom gider. Aile pamuk toplamaya devam eder aslında hikaye buradan sonra binevi biter aile sıkıntılar çekmeye devam eder ve her şeylerini kaybederler. Aslında iyi bir yaşam için çıktıkları bu yolda hayat onlara acı hüzünden başka bir şey vermez. Başka insanların çıkarları uğurlarına sadece bir aile değil bilmem ne kadar aile parçalanmış ya da her bireyini teker teker kaybetmişti.   

                         BENİM YORUMUM

Bu kitap için yazılacak çok şey ar aslında insanların, insanlık için yaptıkları devrimlerde aslında kimseyi umursamadıklarını ve bunların sadece kendilerinin hayatlarını daha güzel olmasını düşündükleri için yaptıklarını, insanların aslında sustukları için ezdiklerini,  kendi mezarlarını kendilerinin kazdığını, Bülbülü altın kafese koysalarda illede vatanım illede vatanım diyeceğini anladım. Umutla yola çıkan bir ailenin sadece umutlarının değil birbirinden kopuş gidişi. Parasızlığın yokluğun insanlarda oluşturduğu psikolojiyi. En kötüsüde onlarca umudun bir felaket ile sonuçlanması. Irkçılığın en üst tavan yaptığı zamanda insanların sizinle nasıl dalga geçip aşağılamasına rağmen muhtaçlık ve umutsuzluktan göz yumduğunu göz yumulmazsa başkalarının nasıl susturduğunu. Bunu bir kişiyle değil birçok insanın yapabileceğini belki biraz daha anlamış oldum. 
   Beni dehşete düşüren, binlerce kez halime şükrettiren bir kitap.  Okurken kala kaldığım yerler. Aile bireylerin teker teker parçalanış anları.. Yurtlarından nasıl koparıldıkları.. Aslında bir nevi ölüme terk edildikleri ve buna devletlerin hiç bir şey dememesi. Dedim ya yazılacak çok şey var. Ve bunu ancak okuyan biri anlar. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

                               BEĞENDİĞİM YERLER

''Ama bu toprak bizim. Ölçtük ve pay ettik. Biz bu topraklar üzerinde doğduk, öldürüldük, öldük. Toprak işe yaramazsa bile hala bizim. İşte bunlar bu toprağı bizim yapar. Onun üzerinde doğmak burada çalışmak ve burada ölmek... Toprağa sahip olmak için bunlar gerek, üzerinde bir takım rakamlar olan kağıt parçaları değil. 
Üzgünüz, bunu biz yapmıyoruz. Banka insanlara benzemez.
Evet ama bankada insanlardan kuruludur.
Yo, orada yanılıyorsunuz. Çok yanılıyorsunuz. Banka insandan başka bir şeydir. Öyle ki, Bankadaki her insanın bankanın yaptıklarından nefret eder ama Banka yine yapar. Söylüyorum size Banka insandan daha, çok daha büyük bir şeydir. İnsanlar yaratmıştır onu ama kontrol edemezler.''

'' 
  
Neden değil, Sonuçturlar. Nedenler derinde ve basit bir midedeki açlığın bir milyonla çarpımı: bir kişideki neşe ve güven açığının bir milyon kere büyütülmüş: kaslar ve beynin, büyüme, çalışma, yaratma sancıları ve bunlarında bir milyonla çarpımı kasların çalışmak, Zihinlerin basit ihtiyaçların üzerinde bir şeyler yaratmak için çektiği sancılar ev, bir baraj yapmak ve bunlara özünden bir şeyler katmak ve karşılığında özü için duvardan, evden, barajdan bir şeyler almak. Ağır kaldırmaktan kasları geliştirmek, düşünüp kavramaktan net hatlar ve şekiller bulmak. Çünkü insan, diğer şeylerden: o şeyler organik olsun ya da olmasın, farklılık gösterir ve işinin ötesinde gelişir, kavraman basamak olarak kullanır, başarılarının ilerisine ulaşır. İnsan için şu söylenebilir: Teoriler değişip yıkıldığında: ulusal, dinsel ve ekonomik olsun ekoller ve felsefeler, ya da dar, karanlık düşünce yolları önce büyüyüp Sonra
dağıldığında, insan ileriye uzanır ve sendeler.Bu bazen acı verir bazen yanılgı niteliğini alır.İleri adım atarken geri kayabilir insan, ama ancak yarım adım kayar insan, ileri adım asla bir adım değil. Bunu böylece söyleyin ve bilin. Evet bilin Çarşıya kara uçaklardan bombalar
yağdığı,tutuklular domuz gibi üst üste tıkıştırıldığı, ezilmiş gövdeler akıp toprağa karıştığı sürece bunu böyle bilin. Eğer adım atılmasaydı, ileri doğru sendelemenin verdiği sancı hayla duyulmasaydı bombalar düşmeyecek, boğazlar kesilmeyecekti korkun, asıl nokta çünkü atılan her bomba, ruhun ölmediğinin kanıtıdır. Mülk sahipleri yaşıyor da grevler durmuşsa, o zaman korkun çünkü, her bastırılan grev, bir adım atıldığına işarettir. Ve şunu bilin ki, insan oğlu bir kavram yüzünden acı çekip ölmüyorsa, o zaman korkmanız gerekir. Çünkü bu nitelik insan oğlunun var oluşunu oluşturur, bu nitelik evrende benzeri olmayan insanın ta kendisidir. ''






Büşra Subaşı



Bu özetimi '' http://www.edebiyatimiz.com/ '' sitesinde bulabilirsiniz.










                                                                                       .

11 Şubat 2017 Cumartesi

Yıldızlı Gece (Van Gogh)


Şimdi de Van Gogh 'un başka bir çizimini deneme çalışmamla sizlereyim. İnternette araştırırken bu tablonun gizemli bir tablo olduğunu matematiksel bir öneminin olduğunu öğrendim. Çizimimi sizlerle paylaşmadan önce bu araştırmayı paylaşmak istiyorum. 
















kaynak ; Onedio

Vincent van Gogh’ın ölümünden bir yıl önce 1889 yılının Haziran ayında yaptığı meşhur “Yıldızlı Gece” tablosu dâhi sanatçının en büyük yapıtlarından biri olduğu gibi, aynı zamanda tüm Batı resim tarihinin de en önemli eserlerinden biri konumundadır.















2004 yılında ise Hubble Uzay Teleskobu kullanılarak gerçekleştirilen gözlemler, uzak yıldızların dönen gaz ve toz bulutları tarafından çevrelendiğini ortaya çıkarmıştır.















"Peki bunun Van Gogh'un eseriyle ne ilgisi var", diye sorduğunuzu düşünüyorum. Şöyle ki, astronomlar, bu bulutların görüntü ve hareketlerinin esrarengiz biçimde Vincent van Gogh'un “Yıldızlı Gece” tablosuna benzediğini iddia ediyorlar!

Bilim insanları sanatçının eserlerinin gerçekte yapılan keşif ile nasıl bir bağlantısının olabileceğini araştırmaya başladılar ve Van Gogh'un birçok resminde “çalkantılı akışkan yapıların” ayrı bir desen olduğunu ortaya koydular.















Yani, Hollandalı ünlü ressam Fransa'da bir akıl hastanesindeyken bilimdeki en karmaşık ve zor kavramlarından birini kavradı: Türbülans















Akışkanlar dinamiğinde, türbülans büyük ya da daha küçük ölçekli yapılar oluşturmak, geliştirmek vs. için şiddetli bir bozukluğu olan akışı tanımlamak adına kullanılan bir terimdir.















Bu bağlamda bir örnek verecek olursak, türbülanslar bulutların oluşmasına neden olur.

Düşünün: Bundan 100 küsur yıl önce, psikolojik olarak çok yoğun bir acı yaşadığı bir dönemde Van Gogh doğanın yarattığı anlaşılması en zor fenomenlerden birini, hareketin ve ışığın gizemlerini zihninde birleştirmeyi ve tasvir etmeyi başardı.















Van Gogh’un resminde keşfedilen bu sırla beraber, bilimciler, türbülans olgusuna dair birtakım emareler bulabilme düşüncesiyle diğer izlenimci ressamlar üzerine de çalışmaya başladılar.















Ancak yapılan çalışmalar, Van Gogh'un başyapıtlarına kıyasla, diğer ressamların çalışmalarının matematiksel açısından pek de doğru olmadığını gösterdi.  
Edvard Munch'ün meşhur tablosu “Çığlık” bile bu açıdan “Yıldızlı Gece”nin yanına yaklaşamıyordu.
















4 Şubat 2017 Cumartesi

Sunflowers, 1889 Vincent van Gogh


Sunflowers, 1889 Vincent van Gogh


Bugün sizlerle aşama aşama yaptığım bu çizimi paylaşmak istiyorum. Amatör ve boya yetersizliği yüzünden pek iyi olmasada. Ama ondan önce bu çizmin hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

(Hollandalı ressam Vincent Van Gogh’a (1853-1890) ait. Ressam bu resmi yapmak için yaşadığı yer olan Paristen ayrılarak kışın dahi bol ve parlak ışık alan güney Fransa’ya yerleşmiştir. 37 yıl gibi kısa bir ömrü olan Van Gogh ölümünden bir yıl önce bu resmi yapmıştır. orjinal tablosu amsterdam van gogh museum‘dadır. resimde alegorik olarak hakikati ve ışığı (tanrıyı) takip etmeyi simgeleyen ay çiçekleri vardır. ressam sarı zemin üstüne chrome sarısıyla, usta fırça darbeleriyle, yer yer üç boyutlu gibi his veren dokularla, yeşil, sarı, kurumaya yüz tutmuş, vb şekillerde olan ay çiçeklerini aynı vazoda resmetmiştir. çok ustalık gerektiren bu resim, özentisizce ve fazla gayret gösterilmeksizin yapılmış gibi bir his uyandırmaktadır. dönemin resim ve sanat anlayışından çok uzakta olan bu tablo, hala sanat severler (ve talib-i hakikat ehli ) için çok değerlidir. Bir papazın oğlu olan Van Gogh uzun yıllar ay çiçeğiyle ilgili çalışmalar yapmıştır.






























2 Şubat 2017 Perşembe

OLIVER TWIST ( CHARLES DICKENS )


OLIVER TWIST (CHARLES DICKENS)
KARAKTER ANALİZİLERİ

OLİVER TWİST: Kitabın ana karakteridir. Oliver yetim bir çocuktur. Annesi o doğduktan hemen sonra ölmüştü.Oliver düşkünler evinde doğar ilk olarak yetimhaneye gönderilir daha sonra ise 9 yaşında kiliseye götürülür lakin çıkan kura sonucu Oliver az yemekten şikayetçi olacaktı. Oliver'ın şikayet etmesi üzerine o zamanlar ne kadar büyük bir suç ise çocuk mahkemeye çıkartılır ve 5 paunda birine çırak olarak verilmesi kararlılaştırılmıştı. Oliver çırak olarak gideceği yerde asıl serüveni başlar. Oliver akıllı, çalışkan ve yetenekli bir çocuktur. bunlar sayesinde bu kötü macerada mutlu sona kavuşur. Eee tabi her kitapta ki  gibi birazda şans her şeyi yoluna katacaktır.

Fagin (Yahudi), Düzenbaz, Sikes, Bill, Nancy ( Çete ): Oliver'a yardıma muhtaçken evlerine açan bu kişiler daha sonra onlara büyük bela olacaktır. Çünkü Fagin çok cimri bir çete başkanı ve bu çete bir yankesici çetesidir. Fagin çocukları kendi kötü emellerine alet eden bir insandır. diğerleri ise küçükken onun eline düşmüş ve onun tarafından acımasız yankesiciler olarak yetiştirmiştir. Ne yazı ki bu kitapta Nancy için çok üzüleceksiniz. Çünkü o bu çetenin aslında en masum ve çaresiz üyesi.

Mr.Borwnlon : Oliver'ı sahiplenen iyi kalpli bir adamdır. Oliver'ın bu adam sayesinde hayatı çok değişecek.
Miss Maylie ve Rose : bu iyi kalpli iki insan sayesinde Oliver'ın ölümden kurtulması ile beraber hayatı değişecektir. Onlar sayesinde oliver biraz daha mutlu bir hayata kavuşacaktır. Rose' nin bunda büyük katkısı vardır. Kitabın ilerleyen yerlerinde Oliver ve Rose'nin kardeş olduğu ortaya çıkar. Sevgili Rose'nin birde aşığı vardır buda teyzesi Miss Maylie'nin oğludur.
Morks: Oliver ' in ağabeyidir. Açgözlülüğü yüzünden Oliver'in başına onlarca iş  açar. Kısaca Morks hırsın ve açgözlülüğün bedene bürünmüş hali gibidir.









Kitabın Özeti

Oliver Londra' da düşkünler evinde dünyaya gelir. Fakat düşkünler evinde yapamayacağından dolayı yetimhaneye gönderilir.9 yıl burada kaldıktan sonra kiliseye hizmet için götürülür. Burada ki çocuklar arasında yemekler hakkındaki şikayeti belirtecek biri için kura çekilir ve ne yazık ki bu kuranın şansız ismi Oliver olur. Ve diğer gün 1 kase daha lapa isteyen Oliver'ı acımasızca yargılarlar. Oliver bir hafta karanlık bir odada kalır daha sonra ise birine 5 paunda çırak olarak verilmesi kararlaştırılır. Bu süreçte bir baca temizleyicisi Oliver'i çırak olarak almak ister lakin bu adamın birçok suçtan sabıkası vardır ve Oliver bu adama gitmez. Hakim de belgeleri imzalamayınca Oliver bu adamla gitmez. Daha sonra bir cenazeci gelir ve Oliver'ı çırak olarak almak ister. Oliver'ın başka çaresi yoktur oda o adamla gider. Cenazeci adam Oliver'i ahıtcı olarak yetiştirir. Çok çabuk öğrenen Oliver'ı ustası sevmeye başlar ve birbirleriyle kaynaşmaya başlarlar. Lakin evin temizlikçisi ve Noah denen çırak ustası ile Oliver'ın arasını bozmak için elinden geleni yapar. Ve Noah Oliver'ın annesinin kötü bir kadın olduğunu söyler. Normalde bu sözlere aldırış etmeyen Oliver'ın çok ağrına gider ve Noah'ı döver. Fakat yine suçlu Oliver olur dayak yer kömürlüğe kapatılır. Hangi çocuk annesinin kötü olduğunu kabul ederdi ki ? Buna dayanamayan Oliver Londra'ya kaçmaya karar verir. Ve ardına bakmadan koşmaya başlar. Yeterince uzaklaşınca bir çitin arkasında dinlenmeye başlar. Ve orada en sevdiği küçük arkadaşı Dick ile karşılaşır. Ona gideceğini söyler sarılır ve ayrılırlar. Oliver uzun süre yürür. 9 kilometre bir hafta boyunca çevredeki evlerden bir şeyler isteyerek zar zor ayakta duruyordu. Londra'ya ulaştığı zaman orada Düzenbaz diye bir çocukla tanışır. O çocuk onu bir eve götürür. Orada Fagin ve diğerleri ile tanışır. İlklerde sadece mendillerde ki imzaları çıkaran Oliver bu insanların bir yankesici çetesi olduğunu anlayamaz. İlerki günlerde ise Fagin ile çocukların oynadığı oyunlardan yavaş yavaş anlamaya başlar.  Ve Fagin onuda aralarına alır ve onada öğretmeye başlarlar. Bir gün çocuklarla yankesicilik yapmak için çıkarlar. Oliver aslında hiç yapmak istemiyordu. Ve yapamayacağını da biliyordu. Ayakları geri geri gidecekti neredeyse. O böyle düşünürken çocuklar çoktan kitapçının önündeki kitap okuyan yaşlı adamı gözlerine kestirmişlerdi. Adama doğru yaklaşırken Oliver onları karşıdan izliyordu.Yaptıkları sonucunda taş gibi kalan Oliver onlar kaçarken put gibi orada duruyordu. Sonra soyulduğunu fark eden adamın telaşını görünce korkan Oliver koşmaya başlar. Yaşlı adam haliyle onu hırsız zanneder ve bağırmaya başlar: - O çocuk hırsız yakalayın onu ! diye. Halk sanki bu anı bekliyormuş gibi işi gücü bırakır ve Oliver'ın peşinden koşmaya başlar.Halk Oliver'ı yakalayınca ona sert yumruklarla ve tekme ile karşılık verir. Ve buna dayanamayan Oliver bayılır. Polisler gelip onu götürür. Mahkemeye çıkartılır. Yaşlı adam nedense onun suçsuz olduğuna gönülden inanır ve onu kurtarmak ister. Sonlara doğru ise kitapçı her şeyi gördüğünü ve Oliver 'ın suçsuz olduğunu söyler böylece Oliver kurtulur. Kendini suçlu hisseden yaşlı adam onun bakımını üstlenir evine götürür. Bakıcı kadın onu temizler ve hastalığı boyunca yanında olur. Düzelince yaşlı adam ona yeni elbiseler alır derdini onla paylaşır ve ona güvendiğini söyler. Haliyle Oliver çok mutlu olur. Daha sonra MR. Brownlon onu kitapçıya gönderir. Maalesef yolda onu gören çete üyesi Nancy fırsattan istifade hemen çocuğu kaçırır ve o cehenneme geri götürür. Oliver'ı bulan Fagin bu sefer onu aralarından biri yapmaya kararlıydı. Gel zaman git zaman büyük bir hırsızlık planlayan Fagin ve Sikes Oliver'i bu plana dahil eder. Nancy yaptıklarından çokça pişman olduğu için onu götürmek istemez lakin başka seçeneği yoktur. Oliver'ı Sikese götürür ve hırsızlık için yola çıkarlar. Hırsızlık yapacakları eve giderken bir çok aksaklığın üzerine plan bozulur ve kaçmaya başlarlar. Kaçarken aralarından biri vurulur ve maalesef ki bu bizim küçük Oliver' dı. Hırsızlar vicdanları ile beraber Oliver'ı orada bırakarak kaçarlar. Oliver kendi kendine sürünmeye başlar. Çit kapısının açık olduğu bir evin kapısından girer ve yarı yolda hırsızlık yapacakları ev olduğunu anlar fakat artık çok geçtir. Kapının zilini çalan Oliver uzun zaman sonra evin içine alınır. Hizmetliler yani onu vuran adam onu  olduğunu anlar ve evin hanımına söyler. Lakin Rose denen kız Oliver'ın çok kötü halde olduğunu eğer polisler onu götürür öleceğini anlamıştı. Ve nedensiz bir şekilde böyle güzel bir çocuğun hırsız olabileceğine inanmıyordu. Bir yolunu bulup doktor ile onu bu işten kurtardılar ve o iyileşene kadar ona çok iyi baktılar. Düzelince bu insanlara minnettar olan Oliver sevincini dile getiremiyordu. Onlar için her şeyi yapacağını söylüyordu. Rose ise teyzesinin onu yazlıkta beklediğini ve orada düzelince yapabileceğini söyleyip yola çıktılar. Yazlığa ulaşınca burada bahçıvanlık yapmaya başlar. Maalesef ki o sıralarda sevgili Rose çok kötü hastalanır ve bu süreçte her gün ona çiçek götürür. Rose' nin aşığı aynı zamanda teyzsenin oğlu gelir. Ve o sırada Oliver çete üyelerini görür ve bağırmaya başlar. Evdeki tüm erkekler koşmaya başlar lakin çok geç kalırlar. Daha sonra sevgili Rose iyileşince tekrar Londra'ya gidince Oliver minnettar olduğu fakat kaçırıldığı için bakıcısından ve yaşlı adamdan ayrıldığı için  çok mutsuzdu tekrar onları görmek istiyordu. Bu gidişle beraber her şey çorap söküğü gibi çözüle dursun o sıralarda kardeşi Monks'un neler yaptığını anlatayım biraz. Monks annesinin vasiyeti bir kadına yani Sally bıraktığı öğrenir ve her yerde onu aramaya başlar o sırada yetimhane müdürü bayan Man'ın yanında öldüğünü ve ona birkaç şey söylediğini öğrenir. Ve onları aramaya başlar kocasını bulur. Kocası eşini götüreceğini söyler  ve onu yanına götürür ve Monks  tüm delileri yok edip paragöz karı kocayı 25 altın ile susturur. Biz geri dönelim Rose ve Oliver'a yaşlı adamı bulur ve onun evine gideler. Yaşlı adam ve bakıcısı Oliveri gördüğüne çok sevinir ve Rose ve yaşlı adam konuşmaya başlar. Rose çete  üyelerinden birinin geldiğini bunların hepsini monks diye bir adamın başının altından çıktığını ve Oliver'a kötülük 
yapmak için elinden geldiğini yaptığını tek tek adama anlatmıştı bunu duyan yaşlı adam bu işi çözmek için işe koyulur ve kızı görmeye giderler. Kız Rose'ye her gün gece on birde onu köprüde bulabileceğini söylemişti. Nancy köprüye giderken izlenildiğini bilmiyordu. Rose, yaşlı adam ve Nancy buluşunca gerekli olan bilgilerini verdikten sonra çete üyelerinden onu bir yerde sıkıştırıp öldürdü. Zavallı Nancy oysa onların iyiliği için ne çok şey yapmıştı. Rose ve yaşlı adam Nancy sayesinde artık Monks'u bulabileceklerdi. Monks'u buldular ve onu sorguya çektiler. Yaşlı adam ne tesadüfki Monks'u tanıyordu. Monks ve Oliver kardeşti. Yaşlı adam bildiklerinide birleştirip tüm gerçekleri ortaya döküp Monks'u kapana kıstırmıştı. Artık her şey kafasında yerinde oturuyordu. Monks ile yapılan anlaşmaya göre Oliver'a hakkını verecekti onlarda onun kaçmasına izin verecekti fakat o kaçmadan önce diğer üyelerin yerinide söylemek üzere burada bekleyip onlar yakalandıktan sonra gitmesini söyledi yaşlı adam. O sırada Oliver ve onun yardımı için uğraşan herkes Monks'un yanında toplandılar tüm gerçekler ortaya dökülür.Rose ve Oliver kardeştir. Monks Oliver'ın erkek kardeşiydi. Ve Oliver artık fakir degildir. İçlerinde en çok sevindiği şey ise Rose'nin kız kardeşi olmasıdır.

Çete üyelerinin sonlarına gelince; Fagin evinde yakalandı ve tüm suçları kanıtlandıktan sonra idam cezasına mahkum edildi. Sikes ise evlerini polisler basınca kaçarken çatıdaki ipe boynu geçti sonra ise ayağı kayıp düştü ve boğularak öldü. Yetimhane' nin müdürü ve eşi gelince onlar Monks'a verdikleri bilgileri ve eşyaları inkar ettiler ve sonra iki şahit onun yalanı ortaya dökünce bayan Man ve eşi görevinden alındılar. Artık ikisi de yoksuldu, boşanmışlardı. Diğer iki çete üyesi ise kaçmayı başarmıştı. Sonradan çeteye üye olan Noah Fagin' in mahkemesinde doğruyu söylediği için beraat etti ve istediği sıradan bir iş verildi.  

  Fagin idam edilmeden önce onu ziyaret eden Oliver Monks'un belgeleri nerede sakladığını öğrenir. Rose ve aşığı aralarındaki tüm engelleri aşıp evlenir. Maalesef Oliver'in en sevdiği küçük arkadaşı Dick ölmüştür. Hikayenin sonunda ise Oliver yaşlı adam Mr. Brownlon himayesi altında onunla beraber yaşamaya başlar. 


Hikayede en sevdiğim yerler ;

'Kısacası kurnaz Yahudi, çocuğu avucunun içine yavaş yavaş alıyordu. Böyle kasvetli bir yerde, karanlık ve yalnızlık içinde kalacağına kendisinin ona sunduğu seçenekleri tercih edilecek bir şey olduğuna ikna etmiş gibiydi. Şimdi de ruhunu karartacağını ve bir daha çıkmayacak bir boyayla boyayacağını bildiği zehri yavaş yavaş içine akıtmaya başlıyordu.'

"Bir Türk yüzünü iyice yıkadıktan sonra Doğu'ya çevirir ve duasını okur, bizimkilerse somurtarak dünyaya sürter yüzlerini sonra da aynen onlar gibi düzgün aralarla cehennemin karanlığına çevirirler. Hristiyan mı olmak istersin yoksa Müslüman mı deseler, Müslüman olmak isterim."

' Ne demek istiyor bu çocuk?' diye bağırdı Bay Bumble. ' Sevgimi Oliver Twist'e bırakmak istiyorum. Kendisine, tek başıma kaç kere onu düşünerek ağladığımı söylemenizi istiyorum. Yine söyleyin ki, küçük yaşta öldüğüme sevindiğimi, çünkü büyüyüp adam olacak olsaydım, ihtiyarlasaydım, belki cennetteki kız kardeşim beni unutur, ya da bana benzemeyebilirdi, hem orda ikimizde çocuk olursak, daha iyi olacağını söyleyin' dedi Dick.

' Bir hayal kırıklığı dünyasıdır bu. Ve bizi çok sevindirecek ümitlerimiz gerçekleşmez . Zavallı Dick ölmüştü! '

Hikaye ilgili benim yorumum :

 Küçükken çocuk kitabını okumuştum bu romanın. O zaman da çok etkilenmiştim. Charles Dıckens zaten normalde de  toplum hikayelerinden bahsedermiş. Kitabı okurken yetimhanedeki çocuklara nasıl davranıldığı, çocukların hayallerinin nasıl ellerinden alındığı üstüne üstelik yaşamak için bir sebepleri olmayan bu çocukların kendilerini ölüm ile avutması kitabı okurken beni çok etkiledi. 
  Çete üyelerinden Nancy'in hikayesi de beni çok etkiledi. Bir insan nasıl olurda kendine bunca kötülük yapan insanların iyiliğini düşünür veya nasıl iyi bir yaşamı kendisini hiç sevmeyen gözünü bile kırpmadan onu öldüren bir adam için vazgeçer hayla anlayamıyorum.



   Son olarak hikayedeki iyi karakterler her zaman içimizde olan nadir iyi insanları anımsattı bana. Onlar her zaman farklı zamanlarda bizim içimizdeler. Yakın zamanda gördüğümüz şehit Fethi Sekin gibi.


Bu özetimi '' http://www.edebiyatimiz.com/ '' sitesinde bulabilirsiniz.