2 Eylül 2016 Cuma

ÇİZİM YÖNTEMLERİ *1*






                    Bu çizimde cetvel yardımıyla kareleme yöntemi kullandım. Benim gibi evde öğrenenler için zahmetli de olsa çok iyi bir yöntem. çizimin oranları düzgün ve daha güzel oluyor.Taviye ederim. Ben genellikle yöntemsiz bakarak çiziyorum fakat 35*50 kağıtlara çizim yapacakksanız bir yöntemi öğrenmek lazım.

5 Ağustos 2016 Cuma

İNSANLAR

İnsanları; Haksızlığa susmayınca,
Sorgulayınca,
Okuyunca ; Aptal yerine koydunuz. İstediniz ki diğerleri de böyle olmasın. O yüzden deli, aptal veya kötü damgası vurdunuz. Çünkü biliyordunuz ki onlarda böyle olursa insanları kendi istediğiniz gibi yönetemezdiniz.
Dünyada insanlar öldü. Paris'te ölenlere yazık oldu. Fakat Filistin, Halep, Türkiye'de insanlar ölünce bu sadece bir mesele oldu. Daha da kötüsü Türkiye ölülere alıştı, Türk halkı Türkmen kardeşlerinin acısına bir olmadı. Onları büyük zulümlerle yalnız bıraktı. Sanmayın ki bizlerde azız. Bizler değil müslüman kardeşlerimize sahip çıkmak kendimize sahip çıkamadık. Bedr'in aslanları gibi kükremek için illaki ucunun bize mi dokunması gerekiyordu ?
Sonra sorgulamadık. Kapitalizm, siyonizim ve daha bir çok pisliğin içine çekildik. Mesela en başta okullarda başlatıldı sorgulamamak. Öğretmenlerimiz bize sadece ezberleyin dedi. Oysa ki daha fazlasına ihtiyacımız vardı. Öğretmenler sadece bir çalışan değil di. Kutsal bir görevdi bu. Fakat bizler sürüden ayrılmayan kuzular gibi yetiştirildik. Sorgulayan kayboluyordu. *Bazen kayboluşlar ne kadar acı olsada insan için en iyisidir.* Bu yüzdendir ki içinde insan sevgisi olmayanlar doktor, içinde çocuk sevgisi olmayanlar öğretmen, içinde merhamet duygusu olmayanlar hakim oldu. Sadece canavarlar yetiştirildi.
Okuyunca kuzu sürüden ayrıldı. Eline bir kitap aldı, sonra bir kitap daha, sonra bir kitap daha. Diğer kitap bir diğer kitabı seyretti. Dünyanın gerçeklerini görmeye başladı gözler. Fakat insanlar bu dünyayı bilmeden okuyanları yadırgadı.O zaman kitap yersin dediler veya gösteriş dediler. " Ve unutmadan kitaplar düşündürüyorsa kitaptır eğer sadece sizin hayallerini tatmin ediyor ve asla olmayacakları aşılıyorsa bu kitap değil büyük bir saçmalıktır. "
Sonra yazarında dediği gibi;
Siz istiyorsunuz ki çöllerin ortasında bıraktığınız insanlar size gül bahçesi sunsun.
Buna rağmen size çiçek sunan insanlara ne zaman aptal demeyi bırakacaksınız ?
Ve bil leyl(leyli), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
Saffat suresi 138. ayet
"Ve akşamları; hâlâ mı akıl etmezsiniz? "

11 Haziran 2016 Cumartesi

ESKİ ÇİZİMLERİM

 
 Bugün dosyamdaki eski çizimlerime biraz göz attım.(Baya bir duygulandım.) Küçüklüğümden beri resime meraklıydım fakat bazı nedenlerden dolayı başlayamamıştım taki 8.sınıfa kadar. Bu geçen koskoca (nerdeyse ) 3 yılın ardından arkamda kalan küçük eserlerimi sizlerle paylaşmak istedim. 
                             
                                                                  
Bu benim resim yolunda ciddi anlamda adım attığım ilk çizimimdi. Okuduğum bir kitabın etkisiyle bu çizimi severek yapmıştım.


Buda benim ilk anime çizimlerimden. Şimdi bir bakıyorum da ne çok yol kat etmişim.

O zamanlar ejderhaları çok seviyordum onun etkisiyle ortaya güzel bir çalışma çıkarmışım sanırım. Hayla çok hoşuma giden eski bir çizim.
Buda çok eski bir kurt çizimim.

Buda çok hoşuma giden ilginç bir anime çizimim.

Buda gizemli bir adam çizimi(sanırım)..

En eskilerden bir çizim diyebilirim.


Buda 8.sınıfta hocamın çizerken hayranlıkla seyrettiği bir çizim.(Abartısız hocam 1 saat boyunca sanat okuluna gitmem için dil dökmüştü.)

Çoookkk eskilerden bir çizim daha..

Ve buda son olarak en eski çizimim

diğer paylaşımım da yenileri ileri görüşmek üzere kendinize iyi bakın.



1 Mayıs 2016 Pazar

BAZI ANLAR


       Hayatınızda bazı anlar vardır. Çantanızda bir kağıt bulursunuz da üstünde en sevdiğiniz şairin şiiri yazar. Onu okuyunca,okumayı geçin görünce bile bir hoşnut olursunuz; işte o anlar mutlu olmasını bilen insanlar için en mutlu olduğu anlardan biridir. Fakat benim anlatacağım bazı anlar, mutlu olduğumuz veya olduğunuz bazı anlar değil. Hani sokakta yürürken bir pastahanenin önünden geçersiniz burnunuza naif bir şeker kokusu gelirde üzüntüden umursamazsınız. Hani en sevdiğiniz yiyecek önünüze gelirde kursağınızdan bir lokma geçmez, en sevdiğiniz şarkı radyoda çalar da şarjınız biter, hani birinden hoşlanmaya başlarsınız da o kişinin sizi fark etmediğini bile öğrenirsiniz ya bu anlarda o anlardan biri. Hatta daha fazlası göz yaşlarınız gün yüzüne değilde içinize akar, bağırırsınız da kimse duymaz, ağlamak için bir omuz istersiniz de sizin kendinizden başkanız olmadığını fark edersiniz. Umudunuzun ve sevginizin tükendiği anlar; işte o anlardan bahsetmek istiyorum. Tek bir nedenden değil, birçok nedenden yalnız olanlar. Size küçük bir öneri yalnız olmak istemiyorsanız yalan söylemeyi, haksızlıklara susmayı öğrenin. Eğer yalandansa, adaletsizliktense yalnız olmayı tercih ediyorsanız çok küçük bir kesimde olsa bu durumu anlayabileceğini düşünüyorum. Bazılarımız o anlar gelince sinirini başka eşyalardan çıkarır veya tüm sorumluğu o eşyaya yükler, bazısı ise hiçbir şey yapmadan sessizce göz yaşlarıyla kurtulur o duygulardan. İkisinin acısı uzun süre dinmez. Neden diye soracak olursanız, birindeki acıyla kendini yaraladığı zaman ki acının ince sızısı ona uzun zaman bu anı hatırlatırken diğerininde göz yaşlarının sıcaklığı uzun süre gitmez hatıralarından. Hani o umudun sevginin bittiği an, bir anda  olsa bile sevdiği insanları bile gözü görmez insanın. Ne kadar kırılmışsa hayalleri, düşünceleri o kadar yıkıp geçer ortalığı, Acı öyle birşeydir ki en mutlu anınızı nasıl iliklerinize kadar hissediyorsanız aynen acıyıda iliklerinize kadar hissedersiniz. Sonra oturup düşünürsünüz ben hangi ara insanların beni bu kadar umutsuzluğa sürüklemesine izin verdim diye. Adeta şaşırır dona kalırsınız bir an. Sonra aptal olduğunuzu düşünürsünüz ve kendi kendinize ' Haddinden fazla değer vermişim kardeşliğe,arkadaşlığa, sevgililiğe.' Bu düşünceler bir bir yakar yüreğinizi. 

   Derler ki hiçbir su söndüremezmiş yürek yangınını unutmak başka. Unutmak, unutmak... Bu anının en kötü anın olduğunu düşünürsün ve asla unutamazsın sanırsın. Mutlak bir düşüncedir bu. Fakat hayat hayla devam ediyorsa her zaman daha kötüsü olacaktır. Ve her insan oğlu gibi bir bir sileceksin kötü anıları hafızandan.      
           Her zaman daha kötüsünün olabileceğini düşünseydik kaybeder miydik umutlarımızı ? Yitirir miydik sevgimizi ? veya; Hiseder miydik diplerde kendimizi ? Kalplerimizi bağla rmıydık geçici aşklara ? Bir amaca bağlanmak yerine yine bağlanır mıydık insanlara ?



ELDE VAR HÜZÜN

söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
               ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
        zamanlar değişti
               ayrılık girdi araya
                              hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
                               elde var hüzün

o şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam âşık incesaz
        kadehlerin mehtaba kaldırılması
                adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
                                       elde var hüzün

    Attila İLHAN



                                                        Büşra Subaşı

"Bilhasa, güzel oldukları için onları kırdım."

      
                              "Bilhasa, güzel oldukları için onları kırdım."         


         İskender'e bir gün, camdan yapılmış, şahane bir yemek takımı hediye etmişler. Fakat o çok beğendiği halde, hediyelerin hepsini kırmış.
"Neden kırdınız? Hediyeleri güzel bulmadınız mı?" diye sorulunca da İskender, "Bilhasa, güzel oldukları için onları kırdım." karşılığını vermiş. "O kadar güzeldiler ki, sonradan onları yitirmek, bana daha zor gelecekti. Çünkü nasıl olsa zamanla birer birer kırılacaklar ve ben şimdikinden daha çok üzülecektim."
Basit ve olmasına rağmen, bu hikaye beni şaşırttı. Acı bir anlamı vardı. Bu düşünceye göre, insanın sevebileceği her şeyden vazgeçmesi gerekir; sevdiklerini yitirip, üzülmesi kaçınılmaz bir sonuçtur çünkü. Yitirmemek için, sevgiden vazgeçmek zorundayız. Başkası yok etmesin diye, kendi sevgimizi kendimiz yok etmek zorundayız. Acı çekmek ihtimali olduğu için her türlü bağlılıktan kaçınmalıyız.

Kaba, umutsuz bir anlamdı bu. Bütün sevdiğimiz şeyleri kendimiz yok etmeliyiz. Bunları başkasının yok etmesine imkân kalır daima.

Acı verince, kitapların neden akıllı oldukları düşünülür."

Derviş Ve Ölüm /Meşa Selimoviç


10 Nisan 2016 Pazar

TAHİR İLE ZÜHRE MESELESİ


TAHİR İLE ZÜHRE MESELESİ 
 
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
                                          ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.


Nazım Hikmet Ran

3 Nisan 2016 Pazar

Velhasıl evvelâ kısmet, evvelâ kader..



Bir cumartesi 14.15 civarları kalabalık bir metro.Bir adam ve bir kadın. Yada bir genç adam ve genç kadın mı demeli ? Metro gittikçe doluyordu. Kadın ve adam gözden kayboluyordu böylece. Metro ne kadar kalabalıksa adam ve kadın birbirine o kadar yabancıydı ve bir vagon diğer vagona nasıl 10 adım yakınsa birbirlerine o kadar yakındılar. Genç adam baya bir susukundu. Çok mütebessim ettiğide yoktu. En ufak bir mütebessimi çok görürdü yabancı insanlara. Genç kadın çoğu zaman genç adamında olduğu gibiydi. İkisinde yanında insanlar vardı. Birçok arkadaşlarıda vardı. Fakat onlar kalabalıklar arasında bile yalnızdı. Bu yüzdendir ki genç adamla genç kadın ne zaman karşılaşsa arlarına koca bir kalabalık yerleşimesine rağmen ikiside bu koca kalabalığın içinde birbirini hissederdi. Bunca kalabalığın içinde yalnız olmayı ikiside çok iyi bilirdi çünkü. Genç adam çokça gururluydu. Her gördüğünde genç kadının gözlerine gözlerini sabitleyip ilk adımı kendisinin atması gerektiğini söylercesine bakıyordu. Genç kadında görmezdi bu bakışları yada görmek istemezdi. Çünkü yaralıydı, herhangi bir yarada ölebilirdi acıdan. Ah genç adam bir adım atsa, genç kadın sıkıca sarılıp bırakmazdı. Bakmayın genç olduklarına bir insan en güzel gençken severmiş. Saf ve çıkarsız duygularla.

Genç kadın ve genç adam hiç konuşmamalarına rağmen birbirlerine sanki yıllardır tanıyorlarmış gibi bakıyorlardı. Buna sevgi deniyordu. Birbirlerini tanırlarsa aşk kaçınılmaz onuda biliyorlardı. Genç adamda bundan korkuyordu zaten aptallık pek ona göre değildi. Fakat hasret başlamış, aptallıkta kaçınılmaz olmuştu.

  Peki sonu ne olabilir ?Sonunu öğrenmek istermisiniz ? Size iki türlü son vereceğim. Hangisini isterseniz hikayeniz öyle biter. Çünkü bu hikayenin sonu ancak iki türlü olabilirdi. Ve biz insanlar kendi sonumuzu kendimiz hazırlarız.

İlk son:
Genç adam ve genç kadın hasretin son hadde ulaştığı hatta hasretin yüzleştiği bir vakitte aynı anda ilk adımı attılar. Genç kadın adama sıkıca sarıldı, genç adam şaşkınlık içerisinde tenin kızarmasıyla hafif bir şokun üzerinden genç kadına onun sarıldığından daha sıkı sarıldı. Hiç bırakmak istemezcesine. Aylardır belkide yıllardır bu anı bekliyorlardı.
Ateşle ile su arasında kalan hasret böylece sona erdi ve birbirlerine olan sevgi aşka dönüştü. Nedenmi dersiniz zamala birbirlerini tanıdılar, düşündükleri kadar mükemmel değillerdi. Yine de sevmeye devam ettiler birbirlerini. Sonra genç adam ve genç kadın ne zaman karşılarına tam onlara benzeyen uygun bir insan görse görmüyormuş gibi yapıp birbirlerine daha sıkı sarılıp daha çok sevdiler birbirlerini.
  
   Sanmayın ki aşk bu kadar kolay. Hayat kadar zordur aşk. Yaşamasını bilene zor diye güzeldir. Birçok fedakarlık ister aşk. 

  Genç adam ve genç kadın her zaman birbirlerine ilk kez birbirlerini görüyorlarmış gibi saygılı, etkilenmiş ve saf duygularla sevdiler.

İkinci son :
Genç adam ve genç kadın hasretin yüzleştiği bir zamanda gururlarından dolayı hasretten yanmışlardı. Ateş ile su arasında kalan hasret ateşe doğru yürüyüp kendini yakmıştı. Birdaha birbirlerini sevdikleri gibi başka kimseyi sevemediler demiyeceğim. Severler öyle bir severler ki birbirlerine kavuşmadıklarına şükrederler. Fakat bazı zamanlar olur ki bu güzel sevginin büyük bir aşka dönüşebileceğı ihtimalini düşünerek pişman olurlar. 

  Fakat Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi onunda bir merhemi var unutmayın.

"Kuşlar bile kaderle uçar.
Velhasıl evvelâ kısmet, evvelâ kader..."


Seçim sizin.

                                   


Büşra Subaşı

12 Mart 2016 Cumartesi

Hayattan Bir Sayfa 2



                                                       Öteki Ben/ Dostoyevski
"Krestyan İvanoviç!" diye tekrar söze başladı Bay Golyadkin. Bu defa alçak sesle, önemli saydığı kelimerleri vurgulayarak konuşyordu. " Odanıza girerken rahatsızlık verdiğim için sizden özür dilemiştim. Beni bağışlayın lütfen. Bütün açık yürekliliğimle karşınızaydım. Sizden hiçbir gizlim saklım yok. Sırdan, önemsiz bir adamım, biliyorsunuz. Ama bunun için üzülmüyorum Krestyan İvanoviç, hatta böyle olmakla gurur duyuyorum. Entrikacı biri olmadığım gibi önemli bir adamda değilim. Bununla da övünüyorum. Alttan alttan, sinsice değil, açık bir şekilde hareket ederim. Kime, ne şekilde kötülük edeceğimi gayet iyi bilirim ancak ellerimi kirletmek istemem. Ellerimin temiz kalmasına özen gösteririm Krestyan İvanoviç! " Kahramanımız susarak etkileyici bir hale büründü. Ardından coşkulu ama yumuşak bir sesle devam etti:
" Dediğim gibi, hayata dosdoğru, kendimi açıkça ortaya koyarak yürürüm, zikzaklı yollardan nefret ederim ve başkalarına bırakırım. Kim bilir belki böylece benden de sizden de daha iyi, daha temiz yürekli olan insanları da küçük düşürmemiş olurum... Demek istediğim benden daha iyi, sizden değil Krestyan İvanoviç... İmalı sözleri hiç sevmem; riyakârlık bana göre değil; iftira ve dedikodudan tiksinirim. Maskeyi ancak maskeli balolarda takarım, yoksa insanlar önünde yüzümü saklamam. Şimdi izin verirseniz size bir soru soracağım Krestyan İvanoviç: Can düşmanı saydığınız birinden nasıl intikam alırdınız?" diye sordu doktora kışkırtıcı bir bakış atarak.
....

  Bu kitabı okurken ilk sayfalarda kendimi bulduğumu söyleyebilirim. Çok dobra olmasından dolayı toplum tarafından dışlanan Bay Golyadkin bunca acının ve yalnızlığın üzerine geçirdiği talihsiz olaydan dolayı yükü kaldıramayıp yeni kişiliğini yaratır yani küçük Yakov Petroviç'i. Bu olaydan sonra Bay Golyadkin daha büyük sorunlar yaşamaya başlar. Okumanızı şiddetle tavsiye ettiğim mükkemel bir roman.

                                                Genç Werther'in Acıları / GOETHE
 Aşksız yaşamak neye yarar.Wilhem! Sihirli fener ışıksız olur mu? Feneri yakar yakmaz, duvarda renk renk resimler görürsün. Bunlar birer düşten başka bir şey olmadığı halde, çocuklar gibi onları seyredip hayran kalır, mesut oluruz.
  
   Çok sevdiğim bir romandır. Günlük tarzında yazılmış, bir genç adamın bir kadına delice aşık olmasıyla başlamıyor tabii. Genç Werher ilklerde gayet mutlu mesut bir adamdır. Fakat daha sonradan umutsuz bir şekilde nişanlı bir bayana aşık olan genç adamın acı hikayesi başlıyor. Sonlara doğru hayatınızda hiç aşık olmadıysanız bile Genç Werther'in acılarına ortak olup içten içe ona hak vereceksiniz. 




                                     
               İnsan Ne İle Yaşar/ TOLSTOY

...
Eve girdim; bir kadın biz karşıladı ve konuşmaya başladı. Kadının etrafında dolaşan ölüm korkusundan nefes alamaz hale geldim. Beni dışarıda,soğukta bırakmak istiyordu, korkudan ölebileceğini biliyordum. Aniden kocası ona Tanrı'dan bahsetmeye başladı ve kadın bir seferde değişti. Ve yemek verip bana baktığında, ben de ona baktım ve ölüm korkusu artık içinde değildi. Canlı bir hale geldiğini ve içinde Tanrı sevgisini gördüm.
'İnsanda yaşayan nedir ? ' Ve insanın içinde sevgiyle yaşadığını anladım.
"Sizinle yaşıyordum ve bir yıl geçmişti. Bir adam, bir yıl boyunca yırtılmayacak ve şekli bozulmayacak bir çift çizme siparişi vermeye gelmişti.Ona baktım ve aniden omuzlarının arkasında yoldaşım ölüm meleğini gördüm. O beni görmedi fakat ben onun kim olduğunu ve zengin adamın güneş batmadan önce ruhunu alacağını biliyordum. Ve kendi kendime düşündüm 'Adam bir yıl için plan yapıyor fakat akşam üzerinden önce öleceğini bilmiyor.' Ve Tanrı'nın ikinci söylediğini hatırladım; 'İnsana neyin verilmemiş olduğunu öğren.'
"İnsanda yaşayan nedir sorusunun cevabını öğrenmiştim. Şimdide ona verilmeyen şeyin ne olduğunu öğrendim. İnsana ihtiyaçlarını bilme yetisi verilmemişti.
"Fakat hayla hepsinin cevabını bilmiyordum ; insan ne ile yaşar sorusunun cevabını bilmiyordum."
'Kadın çocuklarının hatırına benden rica etmişti.Bana çocuklarının annesiz ya da babasız yaşayamayacaklarını söylediğinde bende ona inandım; fakat bir yabancı onları emzirmiş ve onlara bakmıştı. ' Kendi öz çocukları olmamasına rağmen kadın çocuklara olan sevgisini gösterdiğnde, onun içinde yaşayan Tanrı sevgisini gördüm ve insanın ne ile yaşadığını anladım.
Ve Melek :
"Bütün insanların kendine bakma endişesiyle değil, sevgiyle yaşadığını öğrendim. Anneye çocuklarının hayatı için neye ihtiyaç duydukları bilgisi verilmemişti. Ne de zengin adama kendi ihtiyaçlarını bilme yetisi verilmemişti. Ne de herhangi bir adama akşam olduğunda kendisi için bot mu yoksa cesedi için terlik mi gerektiği yetisi verilmemişti. Bir insan olarak hayatta kaldığımda kendimle ilgilenemedim. Çünkü sevgi oradan geçen birine mevcuttu. Çünkü o ve eşi bana merhamet gösterip beni sevdiler. Yetimler anneleri onlara baktı diye hayatta kalmadı. Hayatta kaldılar çünkü kalbinde sevgi olan bir kadın, bir yabancı onlara merhamet gösterip onları sevdi. Tüm insanlar kendi refahları için para harcamakla yaşayamazlar çünkü sevgi insanlarda var.Daha önceden Tanrı'nın hayatı, insana arzularını yaşasın diye verdiğini sanıyordum; fakat şimdi daha fazlasını anladım. Anladım ki; Tanrı insanlardan ayrı yaşamak istemez bu nedenle onlara neye ihtiyaçları olduğunu bildirmez. O insanlarla birleşik yaşamak ister. Bu yüzden her birinin gerekli olan ihtiyaçlarını ortaya çıkarır. Şimdi anlıyorum ki; insanlar kendilerine bakmak için yaşıyorlarmış gibi görünüyor olsalar da, gerçek şu ki insanlar sadece sevgiyle yaşıyorlar.Kimin içinde Tanrı sevgisi varsa, sevgi Tanrı içindir."

Bu roman ise çok etkilendiğim romanlardan biridir. Tolstoy' un ders verici mükemmel romanlarından biri.




                                  Büşra Subaşı






                       


28 Şubat 2016 Pazar

Hayattan Bir Sayfa

Bugün okuduğum kitaplardan en etkilendiğim bölümleri, yok artık dediğim bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum.Ve şunu söylemeliyim ki klasik kitaplar birçok polisiye kitabından daha büyük bir etki bırakıyor. Nedeni ise  okuduğum polisiye romanın ardından 1 hafta ortalıkta takıntılı bir manyak gibi gezdim. daha sonra bir gün klasik bir kitap okudum şunu söylemeliyim ki; klasik kitaplar 1 hafta değil bir ömür kurtulamayacağınız bir şekilde sizi etkisi altına alıyor.


                                                             John Steinbeck
                                                           Fareler ve insanlar

"Hadi devam et George.Ne zaman yapacağız bunu ?"
"Çok yakında yapacağız"
"Sen ve ben"
"Evet,sen....ve ben.Herkes sana iyi davranacak.Başın hiç belaya girmeyecek.Kimse kimsenin canını yakmayacak,kimse kimseden bir şey çalmayacak."
"Bana kızdığını sanmıştım George,"
"Hayır," dedi George."Hayır Lennie.Kızmadım sana.Ben sana aslında hiç kızmadım ki,şimdide kızgın değilim.Bunu bilmeni istiyorum."
.....
George tabancayı kaldırdı silkindi.Tetiği sıktı.Çıkan gürültü,dağlara yükseldi..Lennie titredi,sonra yavaşta kumun üzerine düştü,orada öylece hareketsiz kaldı.

 Kitap okursanız neden bu bölümde yok artık dediğimi anlarsınız. Bana hak vereceğinizden yüzde hudutsuz kere eminim diyebilirim.
 Ağlamak isteyipte ağlayamacağınız, George' ye içten içe bir kin besleyeceğiniz bir son. Dostluk ve insanlıkla alakalı mükemmel bir kitap.

        

             Bir İdam Mahkûmunun Son Günü/ Vıctor Hugo

   Pekala hadi bakalım,ölüm karşısında cesaretli olalım! Bu korkunç fikri ellerimizin arasına alarak ona daha yakından bir göz atalım.Ondan kendisine ait bir açıklama isteyelim.Bizden ne istediğini öğrenelim.Onu tüm ayrıntılarıyla inceleyerek sırlarını çözelim ve mezarımıza öylece bakalım.
Öyle hissediyorum ki gözlerim kapandığında,ruhumun büyük bir aydınlık içinde sonsuza kadar yuvarlanacağı ışıklı uçurumları göreceğim.Gökyüzü kendi varlığıyla aydınlanmış gibi olacak.Oradaki yıldızlar adeta karanlık lekeler gibi duracaklar ve yaşayan canlıların gözlerinde kül rengi kadife üstünde altın pullara değil,bir çarşaf üstündeki siyah noktalara benzeyecekler. 

         Bir adam düşünün insanların onun canını almasının onlara düşmeyeceğini bunun sadece Tanrı'ya
ait olduğunu düşünüyor fakat kendisi birşeyi unutuyor kendisinin idam mahkumu olma sebebi cinayet. Fakat cinayet zanlısından çok bir mağdur olarakta hayal edeceksiniz onu. Hatta bu zanlıya içten içe acıyacaksınız. Sizi içten içe etkileyecek mükemmel bir kitap.




Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ/ Beyaz Geceler

"Sahipsin belki ama yaşamıyorsun savına yanıtı sadece titremek ve kalp çarpıntısı oldu."
Franz KAFKA
Arada bir kendime "Hayallerin nerede ? Diye soruyorum. Ama başımı sallayıp, "Yıllar ne çabuk geçiyor?" Demekten başka çarem kalmıyor.Bu kez başka sorular geliyor aklıma: "Peki, gençlik yıllarını ne yaptın ? Hayatının en iyi yıllarını nereye gömdün ? Yaşadın mı,yoksa yaşadığını mı sanıyorsun? " İçimden bir ses yükseliyor: "Bak çevrende her şey gittikçe nasıl soğuyor? Birkaç yıl daha geçsin, koyu bir yalnızlıkla birlikte bastonuna dayanmış, titreyen bir yaşlılıkla karşı karşıya kalacaksın. Ondan sonra da umutsuzluk, keder, bezginlik... Bir gün gelip hayal dünyam yerle bir olacak, hayallerim sarı yapraklar gibi bir bir dökülecek..." Ah, Nastenka! O zaman hem yalnız, yapayalnız kaldığım, hem de acınacak bir şeyim olmadığı için dövüneceğim. Çünkü yitirdiklerimin hepsi kocaman bir sıfır değerindeki hayallerden

 Bu kitap Dostoyevski'nin tek solukta okuduğum bir kitabıdır. Dört gün bir geceden oluşan bu kitap bayansanız genç aşığın kensine şık olmasını isteyebilir, bir beyseniz genç kızdan nefret edebilirsiniz. Bu kitap saf aşkın ve şımarık bir kızın hikayesi.En başta dediğim gibi tek solukta okuyacağınız mükemmel bir roman.


Umarım beğenmişsinizdir. Önümüzdeki hafta bunun ikincisini yapacağım farklı ve etkileyici romanlarla görüşmek üzere sağlıcakla kalın !

                                                        Büşra Subaşı












20 Şubat 2016 Cumartesi

İnsanlığa Hasret


Korkuyorum...
Güvenmekten korkuyorum üstadım.
Hayat beni öyle bir noktaya getirdi ki;
İnsanlar suya ne kadar muhtaç ise,
bende sevmeye o kadar aç kaldım.

Güvenemeyen insan sevebilir mi üstadım ?
İnsanları bilmem ama,
ben sevemiyorum üstadım.
İnsanlar suya ne kadar muhtaç ise,
bende sevmeye o kadar aç kaldım.

Korkum; olur da kalbim kırılır diye değil üstadım.
Benim korkum insanlardan henüz nefret etmiyorken,
kalbimde ki insan sevgisinin son zerre miskalini kaybetmek.
İnsanlar suya ne kadar muhtaç ise,
bende sevmeye o kadar aç kaldım.

Üstadım !
Ben açım ! Hemde nasıl...
Şairlerin şiirlerine olan hasreti misali,
ressamların çizmeye olan hasreti misali;
sevmeye ve sevilmeye,
ilgiye ve güvenmeye açım.

Üstadım !
Sen beni bilirsin benim açlığım,
insanlığa hasretimden..
Üstadım !
Sen beni bilirsin benim açlığım,
diri diri atan kalplere özlemimden.



                                         

14 Şubat 2016 Pazar

ÇİZİMLERİM


   Merhaba!
Bugün sizlerle çizimlerimi paylaşmak istiyorum.Umarım hoşunuza gider.                                             


Bu çizimimi bir duvar kağıdından esinlenerek yaptım.Hatırladığım kadarıyla çizimi 1 saate yakın sürmüştü.Fakat boyamak en zahmetli olanıydı 3-4 saate yakın boyamasıyla uğraştığım bir çizim oldu.

Bu çizim tamamen bana ait olan bir zentagle. Zentagle yaparken taslak yapmadan kendi şekillerimi yapmak bana çok büyük zevk verdiği için yaz ayında 1 günde daha doğrusu 12 saate sabahlayarak 4 çizimi tamamlamıştım.Bu çizimde 3 saate yakındı.

.

Bu çizimim 6 saat sürmüştü.En zahmetli çizimim diyebilirim.Nedeni ilk hafif bir kalemle çizdikten sonra kalın kalemle belirgin hale getirmem gerekiyordu.Fakat 6 saat sürse de her dakikasına değdi diyebilirim.Bu çizimim ise bir çizimi ise bakarak çizdiğim çizimler arasında.


Bu çizimim ise 1-2 saat arası sürdü.Tamamen bana ait olmasından dolayı çok sevdiğim bir çizimdir.

Buda erkek kardeşimin en sevdiği anime karakterlerden biri.Bu biraz oynanmış hali.Bu çizimde 1 saat bir sürmüştü.


Bu çizimim ise bir arkadaşımın fotoğrafından esinlenerek yapmıştım.Açıkçası en beğendim çizimlerden biridir.Papatyalar baya uğraştırmasına rağmen severek yaptım diyebilirim.2 saate yakın ayrıntılardan dolayı çizimi sürmüştü.Boyaması ise aynı şekilde 2 saate yakın sürmüştü.



Buda eski çizimlerimden biri. Buda sevdiğim bir portredir.3 saate yakın çizimi sürmüştü sanırım.



Buda ilk düzgün sayılabilecek karakalemlerimden. 2-3 saat arası sürmüştü bir yerden esinlenerek çizmiştim.
Buda sevdiğim tamamen bana ait olmasından dolayı ayrı sevdiğim bir çizim.2 gün ara vererek çizdiğim bir çizim. Çizmeside boyaması kadar zahmetliydi.Fakat böyle güzel bir sonuca fazlasıyla değdi.

 Umarım hoşunuza gitmiştir.
Diğer bir paylaşımda görüşmek üzere sağlıcakla kalın !

                                                                                                                   Büşra Subaşı